Etiket arşivi: imf

Güncel Gelişmeler Işığında Davranışsal İktisattan, Kavranışsal İktisada…

Son yıllarda çok satan kitaplar, dizi ve filmlerde kısacası popüler kültürde psikoloji ve psikiyatri ‘moda’ hâline geldi.

Bilim, gündelik hayata meze yapılan bir kültür endüstrisi ürününe dönüştürülüp kitleselleştikçe, neredeyse bir ‘mistifikasyon’ etkisi yaratıyor. Başka bir bakış açısına göre popülerleşen bilim, ‘mistifikasyon’ ihtiyacını karşılıyor ya da Kafkaesk bir yorumla gündelik hayattaki başa çıkılması güç unsurları açıklayarak ortalama bireye geçici bir bilgelik(!) deneyimi yaşatıyor.

Ekonomide son yirmi-otuz yılda Nobel Ödülü alan iktisatçıların davranışsal ekonomi konusunda çalışıyor olmaları da bu durumla ilişkili olsa gerek.

Davranışsal iktisadın revaç bulmasının bir nedeninin de iktisat teorisinin başlangıçtaki yanlış kabulleri olduğunu düşünüyorum.

‘İnsan rasyonel bir varlıktır’ ya da ‘İnsan ekonomik davranışlarını ihtiyaç ve kaynaklar arasında yaptığı tercihlerle çıkarını maksimize edecek şekilde yapılandırır’ gibi varsayımlar, klasik ekonominin mottosudur. Hâl böyle olunca, klasik iktisat, tümevarım yoluyla devletin ekonomiye müdahalesini, hatta bizzat devleti ‘zorunlu bir fenalık’ olarak gören anlayışları beslemiştir. Güncel Gelişmeler Işığında Davranışsal İktisattan, Kavranışsal İktisada… yazısına devam et

Dövizde Atak…

Gelişmiş ekonomilerde faiz artışı, petrol fiyatlarındaki artış, Euro bölgesindeki büyüme, Dünya ekonomisindeki toparlanma, derecelendirme kuruluşlarından Türkiye ekonomisi hakkında yapılan olumsuz açıklamalar… Bunların hepsi ayrı ayrı döviz değerini ve talebini artıran başlıklar.  

Yılın başından bugüne gittikçe netleşen küresel büyüme trendi, gelişmiş ekonomilerdeki faiz oranlarını artırdı. Faiz hadleri artmaya da devam edecek gibi görünüyor. Gelişmiş ülke ekonomileri toparlandıkça da Türkiye gibi dış açıkları nedeniyle fon ihtiyacı süregelen ülkelerin ayrışması devam ediyor.  

Türkiye’nin ayrışmasındaki anomalide başat faktör, erken seçim kararı alındıktan sonra derecelendirme kuruluşlarından yapılan açıklama… S&P‘un beyanı, kredi notunun düşürüldüğünü duyurmaktan başka not indiriminin devam da edeceği bilgisini içeriyordu. 

Hükûmet ilk atak sonrasında bir toplantı yaparak gerilimi düşürmüştü fakat tansiyonun iyice yükseldiği bu hafta başından itibaren Merkez Bankasının daha erken refleks göstermesi gerekebilirdi. Neyse ki; Merkez‘in 300 baz puanlık faiz artışı, Amerikan Dolarındaki tırmanışı durdurdu. Hemen ardından döviz ihale takvimi ile ilgili değişiklik duyurularak piyasaya rahatlatıcı bir mesaj daha verilmiş oldu. Bugün de reeskont kredilerinin geri ödenmesinde kur sabitlendi  Dövizde Atak… yazısına devam et

Demokrasi, Yapay Zeka, Görünmez El

Geçtiğimiz günlerde Irak‘ta yapılan genel seçime nüfusun yarısından fazlasının katılmadığı açıklandı.  Orta Doğu’da bu cinsten seçimlerde katılım oranından çok, oy oranları dikkat çekerdi. İktidardaki partinin oyların tamamını aldığı ya da diktatörün mesela amca oğluna kurdurduğu temsilî partinin %10 oy aldığı göstermelik seçimler mebzul miktarda olurdu. 

Görünen o ki; 2 yıldır sürekli değişen sıcak gündeme karşın arada bir günyüzüne çıkan ‘bu hâliyle demokrasinin siyasi temsil kabiliyetini yansıtamaz hâle geldiği’ konusu, biraz daha tartışılmalı.

Gerek ulusal seviyede gerekse uluslararası hukukun tesisinde temsil sorununun aynı dönemde gündeme gelmesi ilginç. Trump‘ın Kudüs kararından sonra bir de İran‘la imzalanan nükleer programın kontrolü ile ilgili anlaşmayı tek taraflı feshi ve bu kararların uluslararası toplum tarafından kabul görmemesi, bir vicdanın olduğu kadar bir boşluğun da işareti olmalı. 

Demokrasi terimi eski Yunan‘dan bu yana temsil oranını artırarak içi doldurulan bir kavram… Magna CartaBill of Rights ve sonunda Fransız İhtilali… Demokrasi anlayışı tüm dünyaya yayılırken, krallıklar, imparatorluklar kendilerini ‘halk yönetimi’ne; bazen de bizde olduğu gibi Jacobenizme karşı savunamayıp yıkıldılar ya da dönüştüler.

Bugünkü anlamıyla demokrasi anlayışı, düzeltmeleri saymazsak uzunca bir yeni kabule, otomatik bir temsil şekline doğru evrildi. Uluslararası organizasyonlar da neredeyse tartışmadan hâli kalmayı başardı. Demokrasi, dünyayı bugüne adeta bir ‘yapay zeka, bir mucize ezberiyle getirdi.

Son yıllarda saldırgan, içe dönük, genel refah üretmekten aciz görüntüsü ile demokrat olmayan demokrasiler çağı’ başlamış görünüyor. Sebebi ekonomideki değişim olmalı.  Demokrasi, Yapay Zeka, Görünmez El yazısına devam et

Pasaklı Konteslikten Küresel İyimserliğe: Davos

48. Dünya Ekonomik Forumu‘na ev sahipliği yapan Davos Zirvesi sona erdi. İsviçre‘nin bu dağlık kasabasının önceleri verem hastalarının tedavi edildiği bir merkez olması pek manidar… Küresel ekonomik krizin başlangıcından ancak on yıl sonra Dünya ekonomisinde üst üste iki yıl büyüme öngörülüyor. IMF‘in tahminlerine göre 2018 ve 2019 yıllarında %3,9‘luk bir büyüme Dünya ekonomisi için sürpriz sayılabilir. Ekonomik kriz sonrasında ‘Parçalanan Dünya’da Ortak Gelecek Oluşturmak’ konulu bir gündemle toplanmak, ekonomik sistemin etkileri ile ilgili yeterli fikir veriyor olmalı. Bir nevi ‘ortalığı nasıl dağıttıysak toplamayı da biliriz’ veya ‘komünizm lazımsa onu da biz getiririz*’ söylemi. Pasaklı Konteslikten Küresel İyimserliğe: Davos yazısına devam et

2010, Ekonomide “Ezber Bozan” Bir Yıl Olabilir…

Beklenmeyen bir etki söz konusu olur mu?Bugünlerde borsanın umulmadık ölçüde hareketlenmesi, IMF ile imzalanacak bir anlaşmanın eli kulağında olduğu haberleri ve döviz kurunun seyri, 2010 yılının finansman planları konusunda hesapların yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Bu bakımdan, özellikle Türkiye ekonomisi ile ilgili bazı ezberlerin gözden geçirilmesi için çok uygun bir yıl olabilir 2010.

İlk ezberimiz, “yabancı sermaye olmadan büyüyemeyeceğimiz” konusunda.

Öncelikle, Türkiye’nin “üçüz açık”la ilgili sorunlarından hangisini veya hangilerini kendi imkânlarıyla çözüp çözemeyeceğimiz konusunda fikir yürütelim.

Nedir bu üçüz açık?

“Üçüz açık” probleminin birincisi dış açık, cari açık gibi adlarla anılan yani toplumda kabaca ithalatın ihracattan büyük olması şeklinde ifade edilen ama aslında sadece mal ve hizmet alım-satımından kaynaklanan döviz açığını ifade etmeyen “cari açık” sorunudur.

2010 yılında ihracatın hareketlenmesi nedeniyle ithal girdiler için gerekli dövizin, ihracatla elde edilen döviz girdisi ile elde edilemeyeceği anlaşılıyor. Döviz ihtiyacı bakımından ithal edilecek tüketim malları ve dış kredi geri ödemelerini de not etmek gerekiyor. 2010, Ekonomide “Ezber Bozan” Bir Yıl Olabilir… yazısına devam et

Borsa yükseliyor mu yoksa ısınıyor mu?

bigstockphoto_stock_market_crash_46302[1]Ekonominin %10’dan fazla küçüldüğü bir dönemde borsa endeksinin iki kattan fazla artması tartışmaları beraberinde getirdi. Borsa ile ilgili güncel yorumlara bakılırsa birkaç görünür neden yok sayılmaz. Ama aslında küçük yatırımcının mağdur olması için gerekli tüm şartların oluştuğu bu dönemde, borsa gerçekten yükseldi mi yoksa şişti mi bunu tartışmak gerekir. Ne de olsa bizde borsa ancak 1980’li yılların ikinci yarısında faaliyete geçebildiği için, sadece endeks değeriyle İMKB’yi tartışmak hatanın en büyüğü olur.

Borsanın, şirketlerin halka açılmasına imkan sağlayarak “sermayenin demokratikleşmesi” işlevini sağladığı Batı iktisat tarihi açısından bilinen bir gerçek. Çünkü sanayileşmenin ilk dönemlerinde gelişen pazarlara büyük yatırımlarla ulaşmak isteyen sanayiciler, borsayı, şirketlerini halka açarak finansman sağlama amacıyla kullanmışlardır. Bu sayede küçük yatırımcı firmaların artan karlılıklarından nemalanmış, aynı zamanda firmalarının yatırımlarını da finanse etmişlerdir. Borsa yükseliyor mu yoksa ısınıyor mu? yazısına devam et

Bir Facianın Hikâyesi: Bir Liberalin Vicdanı*

Cemil MericBugünlerde IMF ve Dünya Bankası yetkililerini izliyor musunuz?

Bir çok diğer konunun yanı sıra küresel eşitsizliklerden; kadın girişimciliğinin destekleneceği mikro kredilerden bahsediyorlar.

Devletlerin yatırımcılar için fon üretmeye devam etmesi gerektiğini vurguluyorlar.

Bir milyar obezle, açlık tehlikesi altında yaşayan bir milyar insanın aynı gezegende yaşadığına inanamıyorlar.

Yenilenebilir enerji, çevre sorunları ve gelir adaletsizliğinden dem vuruyorlar…

“Dünya’yı biz bu hale getirdik” itirafını gün içinde şık, akademik sunumlarla, gece de Boğaz kıyısında yazdıkları “bilgi notu” adlı elektronik postalarla paylaşıyorlar. Bir Facianın Hikâyesi: Bir Liberalin Vicdanı* yazısına devam et

IMF İstanbul’da kendi evinde; Ankara, İstanbul Deplasmanında

imfTam da “bayram değil seyran değil…” durumu. Uluslararası derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye teveccüh gösteriyor! Aynı kuruluşların krizden önce batan bankalara tam not vermiş olduğunu hatırlamazsak son derece olumlu bir gelişme.

II. Dünya Savaşı sonrası “yeni dünya düzeni” ve yeni ekonomik konseptin oluştuğu yıllarda, Türkiye de dışa açık bir ekonomi politikasına adım atıyordu. Şimdi de krizin etkilerinde azalmanın başlayacağı söylenen günlerde (post-crisis era) yeniden İstanbul’da toplanılıyor. Dünya Bankası Grubu ve IMF Yıllık Toplantısı 6–7 Ekim 2009 tarihinde İstanbul’daki yapılmış olacak. Ama bana göre asıl kritik konu 5 Ekim günü yapılacak seminerler. Seminerlerin ortak başlığı: “Krizden sonra”. Bu başlık altında düzenlenen seminerlerde kriz sonrasında uygulanacak yeni finansal sistem tartışılacak. IMF İstanbul’da kendi evinde; Ankara, İstanbul Deplasmanında yazısına devam et

Hükümet hedefler konusunda bu defa gerçekçi mi?

ali_babacanÇarşamba günü (16.09.2009) açıklanan Orta Vadeli Program (OVP) başta IMF olmak üzere pek çok kesimden övgü aldı. Hedefler gerçekçi bulundu. Önlemler sıralandı.

Biz de bu defa özellikle işsizlik hedefi hariç, öngörüleri hayalci bulmadık. Hükümet hedefler konusunda bu defa gerçekçi mi? yazısına devam et

Tek çiçekle bahar gelmez

Bahar ve ciceklerBorsa yükseliyor, faizler düşüyor, dış piyasalarda bir filizlenme var. Kur ve enflasyonun seyri de öyle. Bilançonun diğer tarafı içinse aynı şeyi söylemek mümkün değil. Tüketici güveni dışında sanayi üretimi ve milli gelir geriye doğru gitmeye devam ediyor. İstihdam ve sanayi üretimi hakeza, istihdam da öyle. Vatandaş bunları alt alta koyduğunda doğal olarak kafası karıştığı için, gerçekte gidişatın ne yönde olduğunu sınıflandırmak daha doğru olmalı. Tek çiçekle bahar gelmez yazısına devam et