Etiket arşivi: ırak

‘Tarihin Sonu’ndan ‘Sonun Tarihi’ne…

Pandemi ve doğadaki dengesizlikler , ekonomik değişimlerle bir araya geldiğinde gidişatın anlamlandırılmasında yeni denemeler yapılması gerektiği anlaşılıyor.

Savaşlar , hammaddelerdeki fiyat artış-düşüşleri, rejim bunalımları yaygın haldeyken olanlar arasında bir illiyet bağı – nedensellik- veya benzerlik olduğu şeklindeki yorumlar artıyor.

Fukuyama’nın bu yazının başlığına ilham veren kitabı henüz 1990’ların başında Doğu Bloku’nun yenilgisi tescil edilir edilmez yayınlanmıştı. Liberal demokrasiyi o günkü haliyle ‘insanlığının görüp göreceği en iyi uygarlık modeli budur’ seviyesine çıkaran kitap epey ses getirmişti. Huntington’un ‘Medeniyetler Çatışması’ kitabı 1988 ‘de yayınlandığına göre zorlama bir yorumla ‘medeniyetler çatıştı ve Batı ittifakı ekonomisiyle ve kültürüyle bu çatışmanın galibi oldu’ diyen bir düşünce akımının ortaya çıktığını mı anlamalıydık? ‘Tarihin Sonu’ndan ‘Sonun Tarihi’ne… yazısına devam et

Yeni bir salgın: İnfodemi

Otoriter yönetimlerin kontrolündeki medya organları aracılığı ile yaygınlaştı: ‘Yanlış Bilgi Salgını’.

SSCB dönemindeki Pravda Gazetesi buğday üretiminin bir yıl öncesine göre, mesela %100 arttığını duyururdu. Mao döneminde bürokratlar, üst yönetimin korkusuyla tarım üretimi rakamlarının sonuna sıfır ekleyip (yani 10’la çarpıp) Pekin’e gönderirdi.

Batı Dünyası da sanki ülkelerinde süper zenginlerden başkası yaşamıyormuşçasına, kapitalizmin refah sağlayan tek yönetim modeli olduğuna inandırmaya çalışırlardı kamuoyunu.

Piyasa ekonomisi rakipsiz kalınca, bu defa ödeme gücü araçları ve güvenlik sektörü üzerinde yoğunlaşan bir bilgi-yorum yanlışlığı salgını başladı.

Yeni bir salgın: İnfodemi yazısına devam et

Demokrasi, Yapay Zeka, Görünmez El

Geçtiğimiz günlerde Irak‘ta yapılan genel seçime nüfusun yarısından fazlasının katılmadığı açıklandı.  Orta Doğu’da bu cinsten seçimlerde katılım oranından çok, oy oranları dikkat çekerdi. İktidardaki partinin oyların tamamını aldığı ya da diktatörün mesela amca oğluna kurdurduğu temsilî partinin %10 oy aldığı göstermelik seçimler mebzul miktarda olurdu. 

Görünen o ki; 2 yıldır sürekli değişen sıcak gündeme karşın arada bir günyüzüne çıkan ‘bu hâliyle demokrasinin siyasi temsil kabiliyetini yansıtamaz hâle geldiği’ konusu, biraz daha tartışılmalı.

Gerek ulusal seviyede gerekse uluslararası hukukun tesisinde temsil sorununun aynı dönemde gündeme gelmesi ilginç. Trump‘ın Kudüs kararından sonra bir de İran‘la imzalanan nükleer programın kontrolü ile ilgili anlaşmayı tek taraflı feshi ve bu kararların uluslararası toplum tarafından kabul görmemesi, bir vicdanın olduğu kadar bir boşluğun da işareti olmalı. 

Demokrasi terimi eski Yunan‘dan bu yana temsil oranını artırarak içi doldurulan bir kavram… Magna CartaBill of Rights ve sonunda Fransız İhtilali… Demokrasi anlayışı tüm dünyaya yayılırken, krallıklar, imparatorluklar kendilerini ‘halk yönetimi’ne; bazen de bizde olduğu gibi Jacobenizme karşı savunamayıp yıkıldılar ya da dönüştüler.

Bugünkü anlamıyla demokrasi anlayışı, düzeltmeleri saymazsak uzunca bir yeni kabule, otomatik bir temsil şekline doğru evrildi. Uluslararası organizasyonlar da neredeyse tartışmadan hâli kalmayı başardı. Demokrasi, dünyayı bugüne adeta bir ‘yapay zeka, bir mucize ezberiyle getirdi.

Son yıllarda saldırgan, içe dönük, genel refah üretmekten aciz görüntüsü ile demokrat olmayan demokrasiler çağı’ başlamış görünüyor. Sebebi ekonomideki değişim olmalı.  Demokrasi, Yapay Zeka, Görünmez El yazısına devam et

Politika Bienal’i mi takip ediyor: ‘İyi Bir Komşu’

15. İstanbul Bieaneli’nin teması ‘İyi Bir Komşu sanat aracılığıyla insanları ‘komşuluk’ ve ‘iyi komşuluk‘ üzerine düşündürmeyi amaçlıyor. Ama Türkiye gibi bir ülke söz konusu ise iyi ‘bir’ komşu yetmez. İyi ‘birkaç’ komşuya ihtiyaç duyulur.
Bienal’de iyi bir komşu fikri elbette tek bir sanat dalı tarafından işlenmiyor. Resim, müzik, enstelasyon, video, fotoğraf gibi pek çok dal söz konusu temanın etrafında zihinsel bir örgü yaratmaya çalışıyor. İyi birkaç komşunun tek bir alanda, Batı karşıtlığında bir ortalamaya sahip olması da yetmez; başka ortaklıklar, ekonomiden sanata, milli değerlerden manevi değerlere, finans, yönetim üslubu gibi pek çok alanda bir ortak yaşam anlayışı gerekiyor ki yeni paktlar üzerine bir dış siyaset takip edilebilsin. İç siyaset de yeni dengeye uyum sağlasın.    

Kusura bakmayın ama bu kriz savaş çıkarır!

Soğuk Savaş yoksa hiç bitmedi mi?Yanlış hatırlamıyorsam lisans eğitimi sırasında, nükleer silahlanmanın etkileri ile ilgili bir kompozisyon yazmamız istenmişti. Yaşımız itibariyle muhtemelen bir parça marjinal görüşler yazıp ukalalık yapmak gayretiyle, “nükleer silahlanma yarışı barışı korumaya yardımcı olur” diye yazmış “çünkü çift kutuplu bir dünyada hiçbir ülke bu boyutta yok edici silahları kullanmaya cesaret edemez” diye de devam etmiştim.

O vakitler son demlerini yaşayan Doğu Bloğu ile başını ABD’nin çektiği Batı, nükleer silahlanma yarışındaydı. Zaman zaman, iki bloğun sahip oldukları silahları kullanmaları halinde menzillerinin nerelere kadar ulaşacağı, hangi kentlerin bir anda yok olabileceği gazetelerde hem de renkli grafiklerle gösteriliyordu. Bering Boğazı ile Alaska sınırlarında gösterilen SSCB denizaltılarından atılacak bir füzenin Washington’a hangi hızla ulaşabileceği; radarda tespit edilen bir Rus füzesine karşılık ateşlenecek bir ABD füzesinin diyelim ki Moskova’daki insan yaşamını nasıl sona erdireceği konusu özellikle yaz aylarında haber sıkıntısına düşen gazetecilerin, olası bir Türk-Yunan savaşından sonraki ilk akla gelen konusuydu. Kahvehanelerde, emekli amcalar siyasi eğilimlerine göre kül tablasını Varşova Paktı, sigara paketini NATO kuvvetleri olarak resmeder; çakmak Rus denizaltısı olur, attığı balistik füze Manhattan’ın ortasına düşünce, sigara paketi masadan alınıp sehpanın üzerine konulurdu. Kusura bakmayın ama bu kriz savaş çıkarır! yazısına devam et