Kategori arşivi: Şirketler

Yeni bir salgın: İnfodemi

Otoriter yönetimlerin kontrolündeki medya organları aracılığı ile yaygınlaştı: ‘Yanlış Bilgi Salgını’.

SSCB dönemindeki Pravda Gazetesi buğday üretiminin bir yıl öncesine göre, mesela %100 arttığını duyururdu. Mao döneminde bürokratlar, üst yönetimin korkusuyla tarım üretimi rakamlarının sonuna sıfır ekleyip (yani 10’la çarpıp) Pekin’e gönderirdi.

Batı Dünyası da sanki ülkelerinde süper zenginlerden başkası yaşamıyormuşçasına, kapitalizmin refah sağlayan tek yönetim modeli olduğuna inandırmaya çalışırlardı kamuoyunu.

Piyasa ekonomisi rakipsiz kalınca, bu defa ödeme gücü araçları ve güvenlik sektörü üzerinde yoğunlaşan bir bilgi-yorum yanlışlığı salgını başladı.

Yeni bir salgın: İnfodemi yazısına devam et

Keynes’ten Galbraith’e, Oradan Acemoğlu-Robinson İkilisine

İktisat politikalarının eleştirisinde popüler olan iki isim Robinson ve Acemoğlu ikilisi. Liberal değerlere sahip olup piyasa ekonomisinin işleyiş sorunlarına ilişkin eleştiri getirebilen biri Türk kökenli bu iki yazarın zamanla olgunlaşan tavrında, Galbraith’in 50-60 yıl öncesine, Keynes’in de 85-90 yıl öncesine ait eleştiri atmosferi yaratma becerisini gördüm diyebilirim.

Galbraith bir süre ABD adına büyükelçilik yapmış Kanada kökenli bir Amerikalı. Profesör J.K. Galbraith’in Eski Kurumsalcı Okul’a dahil iktisatçılar arasındaki adının sık anılır olması yönetimlerde doğrudan rol almasından kaynaklanıyor olabilir. Hiçbir zaman ezberlerle hareket etmeyen, büyük şirketlerin yol açtığı tekelleşme eğilimini, sendikaların beklenmeyen etkilerini sistemin içinden eleştiren, ülkelerin kendilerine özgü ekonomik politikalar oluşturmaları gerektiğini söyleyen bir isim. Keynes’ten Galbraith’e, Oradan Acemoğlu-Robinson İkilisine yazısına devam et

Moody’s Sonrası ve THY, Tablet Krizini Nasıl Aşabilir?

Moody’s isimli kredilendirme kuruluşunun Türk ekonomisinin kredi notu görünümünü durağandan negatife çevirmesinin üzerinden bir hafta geçti. Aynı kuruluş geçtiğimiz Eylül ayında da Türkiye’nin kredi notunu bir seviye düşürerek yatırım yapılabilir seviyenin altına indirmişti. Piyasalar bu karara neredeyse hiç tepki vermediği için üzerinde durulmadı. Fakat şimdi Moody’s’in gerekçeleri arasına iki yeni unsur dâhil edilmiş: “Güçlü kamu maliyesinin yavaşlayan ekonomik büyümeden etkilenmesi” ve “alınan önlemlerin temel yapısal sorunlara karşılık vermede başarısız olabileceği.”

“Alınan önlemler” ifadesi ile vergi indirimleri ve SGK teşviki kastediliyor olsa gerek. Hem reel kesim hem de tüketici güveninin arttığı bir ortamda bu iki gerekçeye de katılmak mümkün değil. Ekonomi yönetiminin durgunluk ortamında vergi ve parafiskal gelirlerden* fedakârlık etmesi doğru bir hamleydi. Sürdürülmesinde de yarar var. Moody’s Sonrası ve THY, Tablet Krizini Nasıl Aşabilir? yazısına devam et

‘Robotlar vergilendirilsin’ derken…

Bill Gates’in bir kaç hafta önce ortaya attığı fikir enteresan… Bizzat robotlardan vergi alınamayacağına göre ‘robot kullanıcılarından alınsın’ anlamına geldiği çok açık. Peki hangi robotlardan? Ticari ve sınai kazanç elde etmede kullanılanlardan mı? Yoksa diyelim ki evlerde basit hizmetleri görmekte kullanılan ve daha da yaygınlaşacağı anlaşılan robotların sahipliğinden mi vergi alınacak?

Teknolojinin geldiği düzey vergilendirmede bazı yeni vergi kaynaklarının keşfini içeriyor olabilir. Yine de Gates’in işaret ettiği düzeyde olmasa da üretimde robot kullanımı artarak devam ettiği için robotların vergilendirmeye esas bir unsur hâline gelmesi pratikte mümkün görünmüyor. Zira, robot kullanılarak elde edilen ürünün satışıyla ortaya çıkan ticari kazanç zaten vergilendiriliyor. Haberi doğru okursak, ‘robotların vergilendirilmesi istihdamdan çektiği insan unsuru oranında olmalı’ imasını gözden kaçırmayalım. ‘Robotlar vergilendirilsin’ derken… yazısına devam et

Reel Kesimin Ekonomiye Güveni Artıyor

Merkez Bankasının her ay tekrarladığı güvenilir bir anket olan İktisadi Yönelim Anketi 22 Şubat 2017’de yayınlandı. Medyada yeterince üzerinde durulmadığını düşündüğüm ankete ilişkin bazı noktaların altını çizmek yararlı olabilir.

2000’den fazla kuruluşun katıldığı anketin sonucunda Reel Kesim Güven Endeksinin 97’den 105 düzeyine sıçradığını gördüğümde şaşırmıştım. Ayrıntılara indiğinizde görüyorsunuz ki “beklentiler” ve ihracatla ilgili konular söz konusu sıçramayı olanaklı kılmış.

Özellikle üretim hacmi, ihracata ilişkin sipariş seviyesi ve genel gidişata ilişkin faktörler endeksin yükselişine döviz kurundaki sıçramanın da etkide bulunduğunu gösteriyor. Döviz kuru yükselince ihraç pazarlarında sağlanan rekabet üstünlüğü somutlaşmış, siparişe dönüşmüş durumda.

Şimdi, kurun gevşemesiyle iç piyasada bozulmaya yüz tutan fiyatlama davranışının terbiye edilmesi gerekiyor.

Anketin ‘genel gidişat’ bölümü, ankete yanıt verenlerin kendi sektörlerine ilişkin moral değerlerinde önemli bir iyileşmeyi ortaya koyuyor. Yine de iyi sonuçlar bizi rehavete sürüklemesin, endeksin bugünkü değeri halen 15 Temmuz öncesinde… Bu motivasyonu sürdürüp istihdam ve enflasyon konusunda ciddi tedbirler almaya devam edilmeli.

Referanduma kadar geçecek iki ayda FED’in faiz artışına ilişkin radikal bir kararı olmaz ise ekonomi bahar ve yaz aylarına moralli girecektir. Öyleyse dövizdeki gevşeme devam ederken mümkün olduğunca yol almakta yarar var. Fiyat ve ücretlerde kamu kesiminin en az döviz kurunda olduğu kadar ciddi kampanya yürütmesi gerekebilir.

İlk Çeyrekte Büyüme Çift Haneli Olur

Gelişmeler Türkiye ekonomisinin geçen yılın aynı dönemine göre önemli bir performans artışı göstereceğine işaret ediyor. Bundan sonra sokaktaki adamın gündemi, gazetede göklere doğru yükselen büyüme eğrisini gördüğünde; “Hadi be or’dan ekonomi %12 büyümüş, öyleyse biz niye hissetmiyoruz” demek olacak. Haber bültenlerindeki hava sıcaklığı göstergesinin yanında rüzgar veya nem dolayısıyla görülen “hissedilen hava sıcaklığı” gibi bir büyüme göstergesi düzenlemek gerekiyor.

“Niye hissetmiyorsun biliyor musun emekli amca?” Ekonomi bir çeyrek büyümekle henüz kriz öncesi büyüklüğüne ulaşmadı. İkincisi, senin gelirin sabit gelir olduğu için, gelirdeki değil enflasyondaki büyümeye göre ayarlanıyor.

Köşedeki bakkal soruyor: “Hocam ekonomi düzeliyor diyorlar ama bizde daha tık yok”. Sen de önce veresiye defterindeki alacaklarını tahsil edip, rafındaki malları yerine koyacaksın. ” Borsa yükseldi ama…” diye söze başlayan köfteciye de “Hayırdır, hisselerini halka mı arz edeceksin” diye sormak lazım. İlk Çeyrekte Büyüme Çift Haneli Olur yazısına devam et

2010, Ekonomide “Ezber Bozan” Bir Yıl Olabilir…

Beklenmeyen bir etki söz konusu olur mu?Bugünlerde borsanın umulmadık ölçüde hareketlenmesi, IMF ile imzalanacak bir anlaşmanın eli kulağında olduğu haberleri ve döviz kurunun seyri, 2010 yılının finansman planları konusunda hesapların yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Bu bakımdan, özellikle Türkiye ekonomisi ile ilgili bazı ezberlerin gözden geçirilmesi için çok uygun bir yıl olabilir 2010.

İlk ezberimiz, “yabancı sermaye olmadan büyüyemeyeceğimiz” konusunda.

Öncelikle, Türkiye’nin “üçüz açık”la ilgili sorunlarından hangisini veya hangilerini kendi imkânlarıyla çözüp çözemeyeceğimiz konusunda fikir yürütelim.

Nedir bu üçüz açık?

“Üçüz açık” probleminin birincisi dış açık, cari açık gibi adlarla anılan yani toplumda kabaca ithalatın ihracattan büyük olması şeklinde ifade edilen ama aslında sadece mal ve hizmet alım-satımından kaynaklanan döviz açığını ifade etmeyen “cari açık” sorunudur.

2010 yılında ihracatın hareketlenmesi nedeniyle ithal girdiler için gerekli dövizin, ihracatla elde edilen döviz girdisi ile elde edilemeyeceği anlaşılıyor. Döviz ihtiyacı bakımından ithal edilecek tüketim malları ve dış kredi geri ödemelerini de not etmek gerekiyor. 2010, Ekonomide “Ezber Bozan” Bir Yıl Olabilir… yazısına devam et

Vergi tahsilâtı mükellefi gücünün ötesinde mi zorluyor?

Pano01Yılbaşından bu yana gelişen ekonomik olaylar Türkiye’nin bütçe dengesini olumsuz yönde etkiledi. Özellikle Mart ayındaki yerel seçim ve ardından gelen vergi teşvikleri hem vergi tahsilâtını düşürdü hem de kamu giderlerini artırdı. Kasım 2002’den Mayıs 2009’a kadar üç AK Parti hükümetinde de aynı görevi icra eden Kemal Unakıtan’ın koltuğunu Mehmet Şimşek’e devretmesi de bu döneme ait bir gelişmedir.

Aslında yerel seçim sürecinin yaklaşması ile tahsilâtlar üzerinde beklenen gevşeme eğilimi, seçim sonrasındaki bakan değişikliği ile yeniden ele alındı. Ancak vergi taksitlendirmesine başvuran pek çok mükellef, taksitlendirmenin ilk aylarını müteakip, krizin artan etkisi ile ödemelerini aksatmaya başladı. Ödemeler aksayınca da taksitlendirmelerin bir bölümü iptal edilmiş oldu. Vergi tahsilâtı mükellefi gücünün ötesinde mi zorluyor? yazısına devam et

Borsa yükseliyor mu yoksa ısınıyor mu?

bigstockphoto_stock_market_crash_46302[1]Ekonominin %10’dan fazla küçüldüğü bir dönemde borsa endeksinin iki kattan fazla artması tartışmaları beraberinde getirdi. Borsa ile ilgili güncel yorumlara bakılırsa birkaç görünür neden yok sayılmaz. Ama aslında küçük yatırımcının mağdur olması için gerekli tüm şartların oluştuğu bu dönemde, borsa gerçekten yükseldi mi yoksa şişti mi bunu tartışmak gerekir. Ne de olsa bizde borsa ancak 1980’li yılların ikinci yarısında faaliyete geçebildiği için, sadece endeks değeriyle İMKB’yi tartışmak hatanın en büyüğü olur.

Borsanın, şirketlerin halka açılmasına imkan sağlayarak “sermayenin demokratikleşmesi” işlevini sağladığı Batı iktisat tarihi açısından bilinen bir gerçek. Çünkü sanayileşmenin ilk dönemlerinde gelişen pazarlara büyük yatırımlarla ulaşmak isteyen sanayiciler, borsayı, şirketlerini halka açarak finansman sağlama amacıyla kullanmışlardır. Bu sayede küçük yatırımcı firmaların artan karlılıklarından nemalanmış, aynı zamanda firmalarının yatırımlarını da finanse etmişlerdir. Borsa yükseliyor mu yoksa ısınıyor mu? yazısına devam et

KOBİ Birleşmelerine %75 Vergi Avantajını Kaçırmayın!

KOBİResmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kararname ile 31.12.2009’a kadar birleşen KOBİ’lerin kurumlar vergisi oranı Bakanlar Kurulu tarafından indirim hakkının tamamı kullanılarak yani %75 oranında azaltılarak %20’den %5’e indirildi. Ancak, bu avantajdan yararlanmak isteyenlerin bazı şartları yerine getirmesi gerekiyor. KOBİ Birleşmelerine %75 Vergi Avantajını Kaçırmayın! yazısına devam et