Yeni bir salgın: İnfodemi

Otoriter yönetimlerin kontrolündeki medya organları aracılığı ile yaygınlaştı: ‘Yanlış Bilgi Salgını’.

SSCB dönemindeki Pravda Gazetesi buğday üretiminin bir yıl öncesine göre, mesela %100 arttığını duyururdu. Mao döneminde bürokratlar, üst yönetimin korkusuyla tarım üretimi rakamlarının sonuna sıfır ekleyip (yani 10’la çarpıp) Pekin’e gönderirdi.

Batı Dünyası da sanki ülkelerinde süper zenginlerden başkası yaşamıyormuşçasına, kapitalizmin refah sağlayan tek yönetim modeli olduğuna inandırmaya çalışırlardı kamuoyunu.

Piyasa ekonomisi rakipsiz kalınca, bu defa ödeme gücü araçları ve güvenlik sektörü üzerinde yoğunlaşan bir bilgi-yorum yanlışlığı salgını başladı.

Mesela Irak’ın kimyasal silah üretimi sebebiyle işgalinin tümüyle yalan olduğu anlaşıldı. Türkiye’de Çernobil sonrası ekranlarda içilen çaylar da aklıma gelen bir başka örnek. Yakın tarihten kısmi–münferit yüzlerce, binlerce başka örnek verilebilir elbette…

Konu ekonomi veya doğrudan ekonomi üzerinde etki eden yanlış bilgi salgınına gelince tabii ki resmi istatistikler ilk sıraya yerleşiyor. Halbuki 2008 krizinde görüldü ki şirketlerin durumlarını gösteren bilançolarda da benzer sorunlar var(mış). Gelir tabloları ve nakit akış çizelgeleri sanal değer artışlarını makyajlamanın ötesine geçip tümüyle yok olanı var gösterme eksenine kaydığı için borsalarda başlayan kriz küresel bir krize, işte bu İNFODEMİ nedeniyle evrilmişti.

Devletlerden özel sektöre doğru yanlış bilgi salgını tabii ki bireylerde de kendini gösterecekti. Sonuçta ortada bir yalan varsa buna inanmak zorunda kalan insanlar da gereklidir.

Felsefede, edebiyatta, sanatın pek çok alanında kendini gösteren POST-TRUTH, POST-MODERNİZM yerine ikame edilirken bunun iktisadi çevrimdeki karşılığı da olacaktı elbette. Post-modernizm, fordist üretimin sonuna gelen başat ekonomilerin hizmet sektörünü birincil sektör olarak görmelerinin, post-truth ise klasik hizmet sektörü ögelerinden dijital devrimin getirdiği yeni ekonomiye geçişin karşılığıydı.

Post-modernizm bir printer ise post-truth 3-D yazıcıdır.

Sadece mal ve hizmet üretiminde değil likidite üretiminde de post-truth rüzgarı esmeye başlayınca, geminin yelkeni hanehalklarından şirketlere ve oradan kamu yönetimine çevrilmeye başlanmıştı artık.

Bireylerde psikolojik karşılık bulan infodemi, tüketim kalıplarını esnetti. Politika tüketimi de etkilenip seçmen davranışına dönüştü. Seçmen davranışı her zamankinden daha fazla şova dayalı popülist çizgideki politikacıları göğe çıkarıp, gerçekçi politikayı ‘negatif seleksiyon’a uğrattı.

Batı ekonomisinde paranın negatif faizle satın alınabilen bir ödeme aracı haline gelmesi aslında gerçekliğin pozitif bir karşılığının kalmadığının işaret fişeği sayılmalı. Ödeme gücü gerçek bir karşılığı temsil etmeyince diğer değerler de göreli olarak rasyonel gereklilik zincirini tamamlama ihtiyacından uzak kalıyor.

Ve COVİD-19                                                          

Pandemi ile İnfodemi arasında kafiyenin haricindeki ilişki, pandemi sonucunda oluşan sağlık istatistiklerindeki doğruluk payının ülkelerin gelişmişlik düzeyi bakımından turnusol kağıdı olmasıydı.

Tıbbi istatistiklerin, ‘aşıyı biz bulduk’ açıklamalarının sorgulandığı bir ortam yukarıda anlatılan infodemik etkilerden bağımsız değil tabii ki.

Bu konuya devam edeceğiz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir