Kategori arşivi: Sivil Toplum Kuruluşları

Dilenciler STK’lardan Daha Güvenilir Olabilir mi?

tusev-logo-hresoTürkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), “Türkiye’de Bireysel Bağışçılık ve Hayırseverlik Araştırması” adlı çalışmasını 26.10.2016 tarihinde yayınladı. On yıl önceki araştırmayı güncelleyen TÜSEV’in raporunda Türkiye’deki bireysel bağışçılık eğilimlerini görebiliyoruz. Raporun özetinde göreceksiniz ama en çok dikkat çeken unsur, bağış miktarının yetersizliği… Zira bireylerin bir yıl içinde yaptıkları bağış miktarı ortalaması 228 TL olarak hesaplanmış. Bu meblağ, kişi başına düşen milli gelirin yaklaşık 10.000 Dolar olduğu varsayıldığında %1’in bile altında kalıyor.

01

Yenilerde yayınlanan gelir dağılımı rakamlarında en alttaki %20’lik nüfus grubu ile en üstteki %20’lik gelir grubu arasında yaklaşık 7 kat fark olduğu hesaplanmıştı. Türkiye’de ve Dünya’da Gini Katsayısı olarak bilinen katsayının son araştırmada olumsuz yönde geliştiği de diğer bir hesaplama olmuştu. Bu bağlamda, yardımlaşmanın ve bilinçli bir bireysel bağışçılığın hem ihtiyaç hem de sosyal riski önleme projesi olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

TÜSEV’in kuruluş amacına uygun olarak altını çizdiği asıl konu STK’ların bağışlara aracılık konusunda yeterli payı alamamış olması. Bağışçılara, yardımlarını niçin STK’lar aracılığıyla değerlendirmedikleri sorulduğunda, %52’sinin ‘yaptığım yardım çok küçük’ cevabını verdikleri görülüyor. Dilenciler STK’lardan Daha Güvenilir Olabilir mi? yazısına devam et

Büyüme işaretlerini doğru değerlendirelim

Yeşil EkonomiAvrupa ekonomileri, özellikle Yunanistan’la ilgili riskler gerçi tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor. Ama Türkiye ihracatının yarısını Euro bölgesine yönlendirdiğine göre, Avrupa’daki risk primlerinin artmasının ekonomimiz üzerindeki etkisi çok daha dolaysız. Diğer yandan Yunanistan’ın Türkiye ile ilişkilerinin coğrafi ve siyasi anlamda kendine özgü bir tarzı var. Yani Yunanistan’ın durumu Türk ekonomisi için çok daha özel.

Artık herkes ezbere biliyor: Euro alanındaki sorunun ortaya çıkış biçimi kamu maliyesindeki dengesizlikler ya da borçluluk durumu oldu. Fakat tartışmaları izleyenler görecektir ki, ekonomilerin birbirlerine son derece entegre olduğu bir bölgede herhangi bir borç ödeyemezlik sorununun telaffuz edilmesi dahi çok korkunç. Çünkü ortada bir ödeme-tahsilât probleminin ötesinde, tüm bir Euro sisteminin çökme riski var.

Şimdi bu tabloya biraz daha yakından bakalım. Büyüme işaretlerini doğru değerlendirelim yazısına devam et

Kurban bağışları nasıl “sosyal sorumsuzluk” kampanyası haline geldi?

Kurban derileri kapışılmayınca şüphelenmeliydik. Herhalde eskiden her yıl tekrarlanan ve bir cumhuriyet klasiği haline gelen “kurban derilerinin yasal olarak hangi kurum tarafından toplanabileceği” tartışmaları da olmayınca “bu işin içinde bir bit yeniği var” demedik. Örneğin “250 TL’ye nasıl kurban kesiliyormuş?”  diye soranlara “belki bir yıl önceden sözleşme yaparak, fiyat kontratı yapmışlardır” dememeliydik.

Geçenlerde uğradığım bir üst düzey kamu görevlisi kurban bağışı ile ilgili gözaltılardan sonra kendini iyiden iyiye enayi yerine konmuş olarak görüyordu ki; “Uğur Bey, nasıl cesaret edebilirler, anlayamıyorum!” derken, aynı görevden emekli bir kişi daha gelip “yıllardır bu kurumlara yapıyordum bağışlarımı” diyerek iç geçiriyordu. Kurban bağışları nasıl “sosyal sorumsuzluk” kampanyası haline geldi? yazısına devam et

Hayır İşlerinden Sosyal Sorumluluğa

Her yıl Ramazan ayında hayır işleri toplumun gündemine geliyor. Bu defa Deniz Feneri Derneği ile ilgili tartışmalar, konunun boyutunu biraz daha kurumsal hale getirdi. Bu vesileyle bağışçıların ve hayırseverlerin bağışlarını kabul eden dernek ve vakıfların, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kamuoyunu aydınlatma işlevleri sorgulanmaya başlandı. Hayır İşlerinden Sosyal Sorumluluğa yazısına devam et