Krizin Etkilerini Azaltmada Pazarlama Stratejilerinin Önemi Büyük

Krize direnmek ama nasıl?Manisa’daki sanayi kuruluşlarına bir bütün olarak bakmak krizin etkilerini azaltma konusunda birkaç önemli konuyu gündeme getirebilir.

Öncelik tabiî ki finansmanda.

Cari açığın fonlaması için, özel sektörün borç grafiğindeki artış kritik seviyeye geldi. Firmalar, uzun süredir, ithal girdi bağımlılığını sürdüren bir ekonomik yapıda dış ülkelerden borçlanma olanaklarını kullanıyorlardı. Kredi imkanlarının daralması ile birlikte ihraç pazarlarındaki durgunluk koşulları bir araya geldiğinde, likidite sıkıntısının çözümü için yeni formüller düşünmeye ihtiyacımız olacak. İhracatımızın büyük bölümü tüketim mallarında oluştuğuna göre, özellikle pazarlama alanında gösterilecek hüner nakit sorununda etkili olacak. 

Döviz kurunun tırmanması ihracatı daha karlı hale getirirken, sanayi ihracatı içerisinde %70 seviyesine ulaşan ara malı bağımlılığı ithalatın fiyat üzerindeki baskısını artırıyor. Dış piyasalardaki daralma da hesaba katıldığında iç pazara göz kırpmak daha makul bir çözüm olarak düşünülebilirdi. Ancak, enflasyonla mücadele ortamında iç piyasanın talep seviyesi büyük sanayici için en azından henüz yeterli değil. Problemin değişkenlerini bu şekilde özetlediğimizde, geriye üç bağımsız değişken kalıyor. İş modelinde değişiklik yapmak ve pazarlama stratejisini yeniden ele almak, tedarikçileri doğru yönetmek.

Kurumsal yönetimin şirkete yüklediği gider ve maliyetler, ekonominin genişleme evresinde hayli yüksek seviyelere ulaştı. Özellikle yeni yatırımlar, AR-GE harcamaları, kurumsallaşma yatırımlarıyla birlikte yekun oluşturdu. Manisa sanayicisi açısından bakıldığında, tüketici elektroniğinde yaşanan doygunluk, rekabet imkanlarını neredeyse sürdürülemez boyutlara taşıdı. Bu noktadan sonra, en azından uzun bir süre yeni yatırım düşünmek doğru değil. Ama, eldeki insan kaynaklarını da doğru hedeflere yöneltecek hedef ve motivasyona ihtiyaç var. Alt pazarları denemek hem yurtiçi hem de yurtdışında makul çözüm alternatiflerinden biri olarak öne çıkıyor.  İçeride gelir dağılımının görünümü, Euro bölgesinde durgunluk, satış yeteneklerini mevcut pazar ve tüketici bakımından zorluyor.

Sanayicilerin eldeki beşeri ve teknik olanaklarla sağlıklı bir iş modelini sürdürebilmeleri için öncelikle pazarlama stratejilerini gözden geçirmeleri bu nedenle önemli. Firma üzerindeki maliyet baskılarını sürdürülebilir seviyelere indirgemek, daha yalın, daha ucuz üretim ve ürün kombinasyonlarını denemekten geçiyor.

AB ülkelerinde ve iç pazarda kriz, gelir dağılımı üzerinde bozulma trendi oluşturacağı için, bir çok ürüne ulaşamayan nüfus kitlesinde artış beklemek kaçınılmaz. Bu nedenle, inovasyon politikalarında, ürün çeşitleri ve üretim süreçlerinde basitleştirme, mevcut insan kaynaklarını alt segmente yönelik iş modeli kurma konusunda motive etmek gerekiyor.

Tedarikçilerle ilgili yönetim modelini de merkezileştirme yönünde kullanmak, büyüklerin ürün ve fiyat farklılaştırması hedefini kolaylaştırmak için doğru bir adım olacaktır. Büyük sanayicinin, tedarikçilerini, likidite, yeni ürün, iş süreçleri, insan kaynakları konularında yeni konjonktürün ortaya çıkardığı seçenekler hakkında eğitmesi ve yönlendirmesi gerekiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisi bir alt banda geçerken, en azından bu kez krizi doğru yönetmeliyiz. Üst gelir gruplarındaki ve sadece pazar araştırma şirketlerinde telefon ve adres bilgileri bulunan tüketici dışında, geliri azalan dünyanın, geliri azalan tüketicisi ve tedarikçisine yönelik doğru ürünleri, doğru fiyatlamayla, doğru iş idaresiyle ulaştırmak iktisaden başarılı olmaya aday çözümlerden biri gibi görünüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir