“Çarşı Her Şeye Karşıydı” Şimdi “Her Şey Çarşıya Karşı”

Çarşı...Geçen hafta Ali İhsan Ağar’ı arayıp bu hafta yazamıyorum dediğimde, “Hayırdır Hocam ner’desin?” diye sordu. Beşiktaş çarşısındaydım. Bir gece önce yarı finalde Almanlara mağlup olan Milli Takım, futbolu gündem yaptığından olsa gerek, Ali İhsan Bey, şaka yollu “Hocam daha iyi, futbol yaz” dedi. Hava sıcaktı, şimdi internet bağlantısı falan deyip işi yokuşa sürdüm. Sağ olsun anlayış gösterdi.

Arada bu tür “light” konular yazmam konusundaki istekler iyice su yüzüne çıktığına göre ya ekonomi yazılarımız sıkıcı (gerçekten sıkıcı) ya da anlaşılmıyor. Bu arada futbolun, bütçesiyle, sportif çalışmaların geldiği bilimsel düzeyle, kulüp yönetiminin zorluklarıyla hiç de dışarıdan göründüğü gibi nargile temposunda idare edilebilecek bir iş olmadığını ben de yeni öğreniyorum. Rakamlar büyüdükçe kulüp yönetimi bir “boş zaman değerlendirme” ya da “taşralı işadamlarının bilinirliklerini artırdıkları bir ego tatmin aracı” olmaktan çıkmış.   

Bu yazıyı kaleme alırken Manisaspor Kulübü’ndeydim. Manisaspor’da kurumsallaşma ve mali standartlar konusunda fikir alışverişi yapıyoruz. Artık, spor kulüpleri UEFA’nın, TFF’nin her konuda uymayı tavsiye ettiği standartlarla karşı karşıya. Bir süre sonra standartların önemli bir bölümü zorunlu hale gelecek. Küçük bir araştırmadan sonra öğrendim ki Anadolu kulüplerinin bir çoğu henüz bu türden çalışmalara ilgi göstermiyor. Geçen hafta görüştüğümüz bir federasyon yetkilisinin “sizi tebrik ederim” demesinden bunu anlıyorum.

Futbol yönetiminin ne olmadığı kolay anlaşılıyor belki ama ne olduğu konusu hala belirsiz. Mesela, bir şirket sürekli zarar ederse batar ama futbol kulüplerinin gider fazlası göstermesi gayet doğal karşılanıyor. Teknik olarak dernek statüsünde bulunan bir başka kuruluş yüz milyarlık bir bütçeyi rüyasında bile göremezken, söz konusu kuruluş bir futbol kulübü derneği olduğunda, trilyonlar havada uçuşuyor. İdare mekanizması bir şirket, yasal statüsü bir dernek, mali kaynağı kısmen bir veya birkaç sponsor, reklam veren, kısmen taraftar, kısmen de yöneticiler, müşterisi ise bir ülkenin yetişkin tüm erkekleri ve bazen kadınları olan, kendine özgü ya da “nev’i şahsına münhasır” (sui generis desem olur muydu?) bir kurum futbol kulüpleri. Futbol, hiçbir şeye benzemeyen nabız tutma gücünü herhalde buradan alıyor.

Futbol ve ekonomi ne kadar birbirine benziyor değil mi? Herkesin ahkam kesebildiği, dinlediğiniz zaman kendi içinde tutarlı teoriler ortaya atabildiği, spekülatif ama bir o kadar da bilimsel konular.

Finale çeyrek kala…

Hırvatistan maçını Ankara’da bir kamu misafirhanesinde izlemiştim. Sigara yasağı çok katı uygulanıyor, alarm cihazı falan derken, maçın son dakikalarında bir gözüm içerideki televizyonda, balkona çıkma gafletinde bulundum. Karşıdaki binaların tamamı resmi kurumlar ve lojmanlar olmasına rağmen silah seslerinin yoğunluğundan çıkardığım sonuçlar;

1-    Tabancaların çoğu otomatik ve 14’lü, altı patlara rağbet yok,

2-   Ankara’daki pompalı tüfek sayısı azımsanmayacak boyutta,

3-   Her golde kullanılan mermi sayısı bir öncekinin yaklaşık iki katı oluyor.

4-   Futbol Federasyonu bu işi tek başına götüremiyor, Atıcılık Federasyonu’ndan destek almalı.

5-   Türklerin Ergenekon’dan çıkışını sağlayan demiri eritme efsanesi kesinlikle doğru. Bugün aynı şey kurşuna uygulanıyor. Efsanenin bir bölümünde, demir eritme işleminin, Mesela, Çin Hanedanı ile yapılan bir cirit müsabakası sonucunda kazanılan galibiyetin verdiği heyecanla başarılmış olup-olmadığı araştırılabilir.

6-   Hani o bildiğimiz, “futbol asla sadece futbol değildir” ya da “az gelişmiş ülkelerin siyasetçileri toplumu futbolla uyutuyor” kalıplarının dışında, bazen bir toplumun özgüvenini yıkan veya tazeleyen, ne alakası varsa borsayı etkileyen bir iksir futbol.

7-  Tabii, bir kent için çok daha fazlası.

“Çarşı Her Şeye Karşıydı” Şimdi “Her Şey Çarşıya Karşı”” hakkında 2 yorum

  1. hocam haliyle insanların ekonomik olarak çöküntüde olduklarındanmıdır nedir artık insanlar ekonomiden konuşamaz hale geldiler haliyle buda insanları başka yerlere çekmeye başladı buda ülkemizde bazen ölürcesine bazen fanatiklik boyutuna varırcasına sevilen spor olan (biz fanatik olmayanlar spor diyoruz fakat onlar fanatikler böyle görmüyorlar o ayrı bir mesele ) futbola yatkınlık başladı… buda haliyle sizide içine alabilecek boyutlara bile ulaşabiliyor. o yüzden belkide biraz futbolda yazabilirsin gibi teklifler iletebiliyorlar… çünkü futbol artık bir sektör ve ekonomik olarakta kazandıran bi sektör ve görüldüğü üzere herkes futbol konusunda yazmaya başladı.. buda haliyle gazete tirajlarının artmasını sağladı.. saygılarımlaaa

  2. Bu yazının yayınlanmasından 1 yıl 2 ay ve 8 gün geçmesine rağmen hala gündemde olduğu, yazılarınızın sıkıcı değil önemli dersler çıkarılacak nitelikte olduğu ve futbolun sadece bir rahatlama alanı olarak görüldüğü aşikardır. Yazınızda belirtmiş olduğunuz “az gelişmiş ülkelerin siyasetçileri toplumu futbolla uyutuyor” kalıbı doğruymuş gibi görünüyor…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir