Şehir Planlaması Bakımından Manisa Nereye Gidiyor?

Kentsel planlamaBugünlerde Türkiye genelinde bazı ilçelerin, belediyelerin sınırlarının yeniden tanımlanması ile ilgili tartışmaları izliyoruz. Daha çok siyasi içerikli olan görüşlerin bir de ekonomik boyutu var tabii ki… Özellikle Manisa açısından bakıldığında, siyasi içeriğinden bağımsız olarak rasyonel görünen bazı seçeneklerin gözden geçirilmesi gerekiyor.

Öncelikle teşhisimi tekrarlayayım: Manisa’nın siyasi alanı ile iktisadi alanı birbiri ile örtüşmüyor. Şehir merkezinde toplulaşan ticari sermaye, ekonomik potansiyeli ticari katma değerin çok ötesine geçmiş olan Manisa’daki siyasi gelişmeleri kontrol ediyor. “Eee, ne var bunda? Taşra hep böyledir zaten” derseniz başka. Ama, Organize Sanayi Bölgesi ve Muradiye Sanayi Bölgesi’ni denklemin içerisine koyduğunuzda durum değişiyor.

Şehrin sosyo-ekonomik gelişimi, ekonomik gelişiminin gerisinde kaldığında, tüm bir şehir banliyöleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Manisa’da üretip, kazancını Manisa dışında tüketmek isteyenlerin meydana getirdiği “ticari sızıntı” nasıl engellenir sorusunun karşılığı, “şehrin iktisadi çevresiyle, kanaat çevresinin birbiri üzerine oturmasıyla” yanıtlanabilir.

Organize Sanayi Bölgesi, Muradiye, Yağcılar, Akgedik, Gürle, Emlakdere, Evrenos gibi şehrin çeperinde olup, kimi zaman tümüyle, kimi zaman kısmen sınai üretimin merkezileştiği bölgeler, beldeler, köyler mevcut. Buralarda çok zaman geçirdiğim için son günlerde dikkatimi çeken bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

Söz konusu alanlar artık tümüyle Manisa’nın hinterlandı, ekonomik çevresi haline gelmiş. Bölge halkının bireyleri çoklukla sanayi kuruluşlarında veya Manisa’da istihdam ediliyor. Öte yandan, beldelere ve köylere yavaş yavaş sokulan sınai tesislerin bir kısmı, Organize Sanayi Bölgesi veya Belediye sınırlarına dahil değil. Bu türden tesislerin sayısının artması, yakında gecekondu sanayileşmeye yol açabilir. Tesislerin engellenmesi ise tarım dışı işsizliği daha da arttırır.

Çözüm, planlı, temel altyapı hizmetlerinin hızla ve bütünsel olarak planlandığı bir büyükşehir tasarımından geçiyor. Yasal olarak büyükşehir haline gelmesi henüz kabul edilmeyen Manisa’nın pratikte büyükşehir haline gelmesinin yolu, ekonomik çevresini Manisa Belediyesi sınırlarına dahil etmesinden geçiyor.

Şehrin maketini çıkartmakBütüncül planlamayı rasyonel kılan bir başka faktör ise, rant dağılımının kontrolü olsa gerek. Manisa çevresinin köy, belde, mahalle gibi farklı idari ve siyasi birimlerle yönetilen alanlarına, aynı piyasanın tedarikçisi olan sanayi üreticisini yerleştirirseniz, en hafifinden “haksız rekabet”e sebep olursunuz. Bu haksız rekabet sadece arsa bedelinde değil, köyden ve diğer beldelerden gelen işgücü ile kent merkezinden temin edilen işgücü arasında, kent merkezi aleyhine bir ücret haddi oluşması şeklinde gerçekleşir. Kentteki ücret seviyesi de azalınca, işte banliyöleşme dediğimiz tehlike, gerçeklik kazanır. Uzun vadede ortalama ücret haddi düşeceği için, bu gelişmeden, örneğin Yağcılar’daki köylü de etkilenir.

Belde ve köylerde yaşayan vatandaşların başlangıçta Manisa Belediyesi sınırlarına dahil olma fikrine karşı olacakları beklenmelidir. Bunu da “aidiyet” bakımından doğal karşılamak gerekir. Ama, Manisa ve çevresi, artık farklı idari ve siyasi birimlerle yönetilmeyi güçleştirecek kadar bir arada, uzak sayılamayacak kadar da yakındır.

Böyle bir planlama, şehrin kanaat önderliğindeki sığlıkları, demokratik yollardan çözecek bir siyasi yararı da bünyesinde barındırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir