Altı yedi aydır ekonomide göreli bir daralma yaşanacağına ilişkin gözlemlerimizi bu köşeden aktarıyoruz. Konuştuğumuz iş sahipleri, esnaflar, işçiler, memurlar, emekliler velhasıl her kesimden insanın ise ekonominin gidişatı ile ilgili farklı yorumları var. Bu durum belki bir parça normal. Ama, iktisatçıların yorumları arasında bu denli farklılık bulunması düşündürücü.
Ekonomi alanında görüş dile getiren köşe yazarları ve televizyon yorumcuları ya da ikisini birden yürütenlerin yorumları arasındaki farklılaşmanın birincil sebebi, ekonominin bir sosyal bilim olmasından kaynaklanıyor olabilir. İktisatta, fizik kanunları gibi kesin doğruların sayısı oldukça sınırlı. Zaman zaman aksini savunup Arjantin’le Türkiye’ye aynı programı “satan” IMF iktisatçıları ekonominin sosyal bir bilim olup-olmadığını sınasa(!) da sonuç değişmiyor.
İkinci olarak, ekonomi ile ilgili görüş beyan edenlerin, çoğunlukla kamu veya özel kesim kurum ve kuruluşlarından biri veya birkaçına angaje olmaları. Bir başka deyişle, asıl işi, sadece yazarlık olmayan ekonomistlerin, yalnızca yazarlık yapanlara göre sayıca çok olması.
Ekonomi yorumcularının, aynı verilerden farklı sonuca ulaşmalarının dışında asıl sorun, önce sonuca ulaşıp sonrasında ulaştıkları sonuca uyan verileri bir araya getirmeleri.
İktisadi yorum ve analizleri izlemeye çalışanların dile getirdikleri bir başka ortak sıkıntı, kullanılan dilin anlaşılmazlığı. Her bilim dalının, her disiplinin kendine özgü terimleri, kabulleri var. Terimlerin bir kısmını daha anlaşılır hale getirebilmek mümkünse de, terimlerin ortaya çıkmasına sebep olan “herkes için aynı olguyu ifade etme” imkanından vazgeçmek doğru değil. Ekonomi yorumlarını takip etmeyenler açısından bakıldığında “Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz” misali, zaten okumayacak veya dinlemeyecek olana göre görüş oluşturmanın yararlı olmadığı da ortada.
Örneğin; bir yorumda devalüasyon yerine “bir ülkenin milli parasının yabancı paralar karşısında değer yitirmesi” ifadesinin, cari işlemler dengesi yerine “yurtiçindeki yerleşiklerle yurtdışında yerleşik ekonomik birimler arasındaki mal, hizmet ve geri ödemesi olmayan bir biçimde mülkiyetin el değiştirmesi ile ilgili para hareketleri” cümlesinin kullanıldığını düşünün. Sıradan bir ekonomi yazısında bile bu türden cümlelerin en az on adet olduğunu hesaba kattığınızda sonuç, şimdikinden çok daha sıkıcı ve anlaşılmaz yazılarla karşılaşmak olacaktır.
Ekonomi yorumlarının eleştirilen diğer bir yanı da, sistemi sorgulayan analizlerin azlığı veya yetersizliği. Piyasa ekonomisinin ödünç ve çeviri diliyle, temele ilişkin eleştiriler sunmak, her babayiğidin harcı değil tabii ki. Oysa özellikle, ekonominin yapısal değişim içerisinde olduğu dönemlerde çok ihtiyaç duyulan bu türden yorumların çoğalması, toplumun ekonomi yorum ve yorumcularına gösterdiği ilgiyi artırabilir. Günlük tüketilen basın-yayın mecralarında, söz konusu yorumların beklenen ilgiyi görmemesi ise, bir başka risk.