Türbülans

 Türkiye ekonomisi küresel krizin başlangıcından bu yana en sorunlu günlerini yaşıyor. ABD ve Avrupa ekonomilerinin toparlanmaya başlaması, Türkiye ekonomisi için nasıl türbülansa neden oluyor? Aksi olması gerekmez miydi? soruları tartışılması gereken asıl sorun gibi görünüyor.
FED, Gezi Parkı, Suriye: 3’ü bir arada…
Amerikan Merkez Bankası (FED)’in ne boyutta bir likidite fazlası yarattığını anlamadan olanları yorumlamak kolay değil. 2008 krizinden bu yana FED’in yarattığı aşırı para miktarı neredeyse kurulduğundan bu yana yarattığından fazla. Yaklaşık 4,5 Trilyon Dolar’ın kademeli olarak piyasaya sürüldüğü anlaşıldığına göre, bu paranın küçük bir bölümünün dahi geri çekilmesi (QE) son derece önemli sonuçlar meydana getiriyor. Üstelik henüz sadece bu yönde bir karar alınabileceği açıklandı. Uygulama başlamış değil. FED önce para basmayı durduracak, ardından planladığı sterilizasyonu hayata geçirecek.
Gezi Parkı Olayları, Suriye sorunu, petrol fiyatlarındaki artışlar, FED’in bu kararına eşlik edince, Türkiye ekonomisi, başta sermaye piyasalarında kan kaybıyla birlikte, kur ve enflasyon sarmalına girmeye başladı. Sadece Türkiye değil gelişmekte olan ülke ekonomilerinin birçoğunda döviz kurunda yükselişe borsalarda kayıplar yol gösterici oluyor.
Türkiye’nin kendine özel riskleri realize oldu…
Türkiye ekonomisi petrol ithal eden ve dış açık veren bir ülke olarak sermayenin geri çekilmesine karşı son derece duyarlı. Merkez Bankası’nın faiz inadından uzun süre vazgeçmemesi de faizi bir gösterge olmaktan çıkardığı için kur şu an piyasaların elindeki tek seçenek gibi görünüyor. Son süreçte Dünya’nın en çok kaybettiren borsası ünvanını eline geçiren Borsa İstanbul (BIST) bir süre daha toparlanmakta güçlük çekebilir.
Enflasyona dikkat…
Türkiye’de enflasyonun petrol fiyatlarına duyarlılığını bilmeyen yoktur herhalde. Bu defa hem petrol fiyatı dolar cinsinden artıyor, hem de doların TL cinsinden fiyatı artıyor. Merkez Bankası’nın döviz kuruna kademeli olarak müdahale planı hayata geçene, başarıya ulaşana kadar Türkiye katmerli zamdan etkilenmeye devam edecek. Enflasyonun bu aşamada yıl sonu hedefini tutturması mümkün değil. Petrol fiyatı bir çok dış faktörün etkisi altında olduğuna göre, enflasyon bakımından olabilecek en iyi şey dövizin umulduğu gibi 2 TL’nin altındaki günlerine, 1,95 TL seviyelerine geri dönmesi. Enflasyon, Eylül aylarındaki klasik çıkış senaryosunu bu yıl da tekrarlarsa, ancak Varlık Barışı’ndan gelecek olan yüklü miktardaki döviz kurtarıcı olabilir.
2013’den beklenen neydi?
2013 yılı başında yılsonu beklentileri özetlenseydi, ‘dengeli ekonomi için bu yıl da büyümeden bir miktar fedakarlık edeceğiz’ denilebilirdi. Kredi artış oranları azaltılmak istenmiş, faizin düşmesi ile bütçe hedefleri gerçekleşmiş, büyümenin makul düzeyde tutulmasıyla dış açık kontrol altına alınmış, enflasyon %5’lik çizgiye, işsizlik %8’lik banda oturmuş olacaktı. Bu sayede halen devam eden yabancı sermaye ihtiyacı hem de daha düşük faizle temin edilecek, ekonomi güven verdikçe yatırımlar daha da artacaktı. Bu beklentilerin yabancı sermaye ayağı büyük ölçüde Dünya ekonomik konjonktürüne bağlı olduğu için artık gerçekleşmeleri mümkün görünmüyor. Türkiye ekonomisinin, iç piyasa koşullarını üretim bakımından avantajlı, iç pazar tüketimini canlı kılması, Dünya ekonomisine karşı negatif duyarlılığını azaltabilecek tek çözüm yolu.

  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir