Krizin ne zaman sona ereceği ile ilgili farklı görüşler arasında en tutarlı olanı, 2009 yılının sonunda ekonominin rahatlamaya başlayacağını tahmin edenler olmalı. Şahsen benim görüşüm, 2009 yılının tamamıyla yitirilmeyeceği yönünde. 2009 yılının Ekim-Kasım aylarından itibaren ekonomide göreli bir rahatlamanın yaşanacağını düşünmek için yeterince teknik veri mevcut görünüyor.
‘Baz etkisi’ olarak adlandırılan kavram, ekonomik göstergeler üzerinde son derece etkili. Geçtiğimiz yılın 15 Eylül tarihindeki Lehman Brothers’ın iflasını milat olarak kabul edersek, ekonomik göstergelerin dibe vurduğu tarihin izdüşümü 2009 yılının Ekim ayı olacaktır. 2009 yılının son dört ayı, 2008 yılının son dört ayıyla kıyaslanacağından, göstergelerin pozitif işaret taşıma olasılığı son derece yüksektir.
MOSB’nin paneli…
Bu yazı kaleme alındığında, MOSB’nin düzenlediği panelden henüz ayrılmıştık. Dünya Gazetesi’nin tecrübeli kalemleri, küresel krizle ilgili değerlendirmelerini sıkmadan, teknik ayrıntılara boğmadan aktardılar. Hocaların hocası Prof. Dr. Erdoğan Alkin, tarihsel bir süreç içerisinde Keynesyen modelin talebi uyarma konusundaki başarısını, sonraki dönemde yaşanan krizlerde karizmatik liderlerin ekonomi hakkındaki görüşlerini aktardı.
Gazi Erçel de eski bir Merkez Bankası başkanı olarak deneyimlerini aktardı ama, benim asıl dikkatimi çeken, sunuşunda yansıttığı kriz süreleri ile ilgili başlıktı. Uluslararası araştırmaya dayanan verilere göre, krizlerden sonraki toparlanma süreleri bizlerin öngördüğü tarihlerden çok sonraya tekabül ediyor. Ama, en iyimser görüş yine 2009 yılının kaybedildiğini gösteriyor.
Kaynak sıkıntısı ile ilgili olası sorunların çözümü için IMF ile yapılacak anlaşmanın zorunlu olduğunu belirten Sayın Erçel’in, hesabı net şekilde ortaya koyan tablosuna kimsenin bir söz söylemeye hakkı yok. Buna karşın, IMF ile yapılacak anlaşmanın içeriğine son derece dikkat edilmesini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Soru-cevap bölümünde Sayın Alkin’in anlattığı bir fıkra, konuşulanların özetinin özeti oldu. Kötü değerleme ve risk yönetiminin dünya ekonomisini nasıl derinden sarstığını esprili bir şekilde anlattı.
Benim görüşüm…
Şahsi görüşüm, ekonomideki toparlanma konusunda iki noktada sorun görünüyor. Birincisi; tüketici davranışı yeterince izlenmiyor. Tüketici, fiyatlardaki düşüş baskısı karşısında tüketimini erteliyor; tüketimden vazgeçmiyor. Zira, erteleme kararlarının uzun süreli olabilmesi fiyat esnekliği düşük olan mal ve hizmetlerde olanaklı değil.
İkinci olarak, faizlerdeki düşüş eğilimi, piyasadaki talebi canlandırmak için kesin çözüm gibi sunuluyor ki, bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. Faiz haddi, fiyatlar genel seviyesi ile paralel düzeyde ve aynı anda bir çok ülke tarafından düşürüldüğü için, nihai bir çözüm olma kabiliyetinde değil. Tabii, bir de tüketicinin talebini ertelediği bir dönemde, finansal enstrümanlar aracılığıyla tasarruf yapmasını da engelleyen bir faiz seviyesi oluşmaya başladı. Teoriden ‘likidite kapanı’ olarak bildiğimiz bu sorunun ihmal edilmemesi gerekiyor.