Ekonomide Teknik Takip Dönemi: “Mali Kural”

Hükümet tarafından hazırlanan Mali Kural uygulaması Türkiye ekonomisi için devrim niteliğinde bir yenilik olabilir. İlk bakışta karışık gibi görünen bir formülü var ama özetle bütçe açığı ve büyüme arasında matematiksel bir bağlantı kurularak, büyüme oranı %5 esas alınarak, bütçe açığının %1’lik hedef seviyeye yaklaşması öngörülüyor. Büyümenin %5’i aştığı yıllarda biriktirilen fonlar, büyüme %5’in altında kaldığında harcanma imkânına kavuşacak.

Dünyadaki uygulamalara bakıldığında, mali kuralın uygulanması bazen yasal prosedürlere bazen de bağımsız kurullara bırakılmış. Bizde ise Sayıştay, Maliye, DPT gibi kuruluşların birlikte çalışması öngörülüyor: Bütçe açıklarının siyasi yorumlamanın dışında bırakılması bakımından, en azından Merkez Bankası tarafından Hazine’ye avans verilmesinin önlenmesi kadar devrimci bir yaklaşım. Yasal alanda, üst düzey bir düzenleme yapılsaydı, hükümet değişikliklerinde de bir kaygı oluşması önlenebilirdi.

Bütün Dünya kamu açıkları ile uğraşırken, Türkiye ekonomisinin “mali kural” uyarınca sıkılaştırıcı tedbirler almaya niyetlenmesi bile çok önemli. “IMF’nin yokluğunda Türk ekonomisi dağılır” diyenlere de çok uygun bir cevap “mali kural”.

Bundan sonrası için “sıkı maliye politikasının etkileri görülmeye başlandığında, kuralın ulusal ve uluslararası düzeydeki etkileri başkaca neler olabilir” diye düşünülebilir. Bir kere Dünya genelinde mali yapıları sorunlu birçok ülkeye göre Türkiye’nin böyle bir programı uygulamak istemesi, ülkenin daha uygun şartlarda borçlanma imkânlarını artırır. Kamu harcamaları üzerinde rasyonel olmayan baskıların azalmasına imkân vererek, Türkiye’nin bölgesel sermaye merkezi haline gelmesine zemin hazırlar.

Mali kuralın yumuşak karnı neresi diye düşünürken, formüldeki büyüme oranının doğru bir potansiyeli yansıtmadığı söylenebilecektir. Yani, %5 hedefi yüksek görünebilir. Fakat unutmayalım ki büyüme oranının %5’in altında olduğu dönemlerde işsizlikle mücadelede önemli adımlar atılamıyor.

Mali kuralın enflasyon hedeflemesini de rahatlatacağını tahmin etmek zor değil. Merkez Bankası da bilecek ki, bundan sonra kamu kaynaklı enflasyonist etkiler çok sınırlı hale gelebilecek.

Yerel Yönetimlerde Mali Reform

Türkiye’nin bu denli sıkı bir kurala uyum göstermesi için, öncelikle mahalli idarelerdeki mali sorunların çözülmesi gerekiyor. Mahalli idarelerin mali yapısında toparlanma kuvvetlenmez ise, hedeflerin gerçekçi olmadığı izlenimi doğar. 2010 yılında hızlı toparlanan mali yapının, Belediyelerin yatırım ve tüketim harcamalarını büyüteçle incelemesini öneriyorum.

Mali kuralın belediyeler için önerdiği sınıflandırma ve bütçeleme işlemlerinde, yatırım harcamaları için zorlaştırıcı bazı ayrıntıların bulunduğunu, aynı şekilde borçlanma işlemlerinin de bazı kısıtlamalara tabi tutulduğunu görüyoruz. IMF ile yapılan görüşmelerde, IMF’nin ısrarla düzenleme talep ettiği söylenilen mahalli idareler bütçeleri bu yıl dikkatle gözden geçirilmeli.

Referanduma kadar mali kuralın yasalaşması sağlanacak gibi görünüyor ama mali kuralın anayasa reformunun içerisinde yüksek sesle görüşülmesi iktisadi konjonktür bakımından daha doğru olabilirdi. Kamu açıkları ile ilgili böyle bir düzenlemenin anayasal platforma taşınması imkansız değildi. Daha önce çeşitli açılardan yararları tartışılmış Anayasal  İktisat normlarının para arzı ve bütçe odaklı olduğunu hatırlayalım.

Belediyelerin mali sorunları tartışılırken de, konunun yine “mali fedaralizm” boyutuna taşınmaması için mali kural sadeleştirilmiş olabilir. Amaç, kaynakların daha etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması için kamu bütçesinin küçülmesi ise, mahalli idareler reformu ile mali kural bir arada ele alınabilirdi. Sorun şu ki; belediyelerin öz gelirleri çok yetersiz ve yatırım ihtiyaçları da çok yüksek. Buna karşın, cari giderlere de ciddi bir kaynak aktarımında bulunuyorlar. Mali kuralın devamında, belediyelerin öz gelirlerinin artırılarak, kaynak kullanımlarının denetlenmesi daha uygun bir yöntem olurdu. Merkezin, mahalli idarelere “harcamaları kısacaksın” talimatı vermesi, yerel yönetimlerin ellerindeki kaynakları artırarak hem genel yönetimin iş yükünün azalmasına hem de yurttaşların bu yönetimlerin gerçek performanslarını görmesine vesile olur.

Sorulması Gereken Sorular

Manisa’daki  mahalli idareler arasında da seçim sonrasında görüşülen konuların başında bütçe tartışmaları vardı. Bu konuda, yıllar itibariyle Türkiye genelindeki gelişmelere paralel açıkların Manisa özelinde de sergilendiği anlaşılıyor.

2009 yılı ile ilgili olarak açıklanan son istatistikler Eylül ayıyla sınırlanmış. Yine de mahalli idarelerde ciddi bir bütçe açığının yapısallaşma eğilimi gösterdiği açıktır. Buna karşın, Manisa’daki mahalli idarelerin bütçe disiplini bakımından doğru noktada olduğunu söylemek mümkün.

Manisa’da yerel yönetimlerin en azından 2009 yılı itibariyle Türkiye genelinde en iyi 27. il olduğu görülüyor. Bu sıralamada giderek yukarılara tırmanmak, yatırım harcamaları için kullanılacak fonların temininde İçişleri Bakanlığı ve Hazine (Mali Kural çerçevesinde Hazine’den de görüş alınıyor) nezdinde avantaj sağlayabilir.

Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz: Mesela seçmen bakımından Mali Kural’ın izlenmesi ve anlaşılması sağlanabilir mi? Hem ulusal hem de yerel düzeyde, seçmenin bütçe performansını sorgulama alışkanlığı geliştirilebilir mi?

Mali kural gibi çok yararlı bir uygulamayı sadece IMF, ekonomi analistleri, derecelendirme kuruluşları değil sivil insiyatifin de takip etmesi gerekmiyor mu?

Türk ekonomisi sulandırılan ekonomi programları yüzünden karşılaştığı krizleri tekrar yaşamamak için seçmen bilinci ile ekonomik olaylar arasındaki bağı güçlendirmek zorunda.  Değişen gündem, kasetler, istifalar, atışmalar arasında, olanları daha iyi anlayan ve anlamaya hakkı olduğunu düşünen seçmeni, vatandaşlık temelinde buluşturmak en önemli bütünlük projelerimizden biri olmalıdır.

Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu şartlar göreli olarak iyileştikçe siyasetin ekonomi üzerindeki baskısı, ekonominin siyaset üzerindeki baskısına doğru evrilmeli. Mali Kural en azından bugün için doğru ve yansız bir adım. Ama kuralın, uygulamasını takip edecek vatandaşlık temelinin inşa edilmesine de ihtiyacı var gibi görünüyor.

Ekonomide Teknik Takip Dönemi: “Mali Kural”” hakkında 4 yorum

  1. Üstad, son dönemlerin en iyi ekonomisti Dünya Bankası Başkanlığını bırakıp gelen ve ülkemize 03.03.2001 yılında Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı danışmanlık yapan Kemal Derviş’tir. 2002 yılında bu görevinden istifa etmiştir. Bu üstadımız Merkez Bankası ile Hazineyi birbirinden ayırmış ve hiç bir hükümeti karşılıksız para bastırıp enflasyon ile ilgilendirmemiştir. Şu anda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı olan Kemal Derviş, tarım sanayi, tarımsal üretim planlaması, sanayi kalkınma bölgeleri genç ve eğitimli üniversitelerin işsizlik ordusuna, devlet planlama teşkilatına gerekli raporları vermiştir.
    Keşke bu insana sahip çıksaydık.
    2002 yılından bu yana uygulanan ekonomik ve iktisadi politikalar bu üstadın görüşleri ile bu güne kadar gelmiştir.

  2. hep televizyonda maliye bakanımız mehmet şimşek ten duyarız ilk konuşmaları hep mali disiplin elden bırakmayacagız demesini ve vatandaş bu disiplin nedir diye sorar kendi kendine artık ülkemiz maliyesi kendini denetleyebilir seviyeye gelmiştir.tabiki bunda en büyük pay tek başına iktidar olmanın siyasi güven vermekten geçiyor piyasalra yatırımcılara bu atmosfer içinde türkiye on yıl daha yabancı sermayeyi ülkemize çekebilmeli önlerini görebilecek bir siyasi tabloya ihtiyaç vardır.vatandaş ise daha çok kendi mali disiplini ile ugraşmakta artık onlarda en az maliyeci gibi kendi bütçelerinden taviz vermeyecek politikarı kendileri üretmişlerdir.ekonomik kriz olmasına ragmen vatandaş hükümete karşı olumlu yaklaşmıştır.sosyal yardımlar ve kültürümüzde birbirine yardım etmenin olması nedeniyle artık insanımız kendi ayagı üstünde durabilmiştir. güzel günler gelecegine inanıyorum .

  3. Bağımsız denetimi olmayan Mali Kural’ın, amacına ulaşamayacağı kanısındayım. Bu konuda gerçek niyetini babacan ile açıklamıştır ve bağımsız denetime gerek olmadığını beyan etmiştir. Bunun da anlamı mali kural’ın kuralsız doğacağıdır. Yani sonuçta siyasilerin sığınağı olacağı kanısındayım.

  4. TEPAV: “Mali Kurallar Sayısal Bir Denklemle Sınırlandırıldığında İşe Yaramaz”
    – TEPAV, denklemin işe yarayabilmesi için atılması gereken ilk adımın kamu maliyesinde etkinliğin sağlanması olduğunu açıkladı.
    (12.05.2010)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir