Geçtiğimiz haftalarda tamamlanan bütçe görüşmeleri güncel siyasi olayların gölgesinde kaldı. Halbuki bütçe vatandaşın, seçmenin siyasetçinin en fazla ilgilenmesi gereken konuların başında geliyor. Vatandaş bakımından, ödenen vergilerin hangi giderlere tahsis edileceği; siyasetçi bakımından da seçmenin nezdinde hangi giderlerin topumun ihtiyaçlarını karşılayacağı bütçeyle anlatılıyor.
Kelime kökeni itibariyle “bütçe” Fransızca’dan “bougette” İngilizce’ye geçmiş, “budget” olmuş. Bütçe yapılırken Maliye Bakanı’nın elinde taşıdığı çantadan adını almış. Bizde aynı kelimeden iki ayrı sözcük tüketilmiş. Biri “poşet”, diğeri “bütçe. Ama galiba Cumhuriyet’le yaşıt “Genel Muhasebe Kanunu”nun uygulandığı yılların sonunda, 5018 Sayılı yasa uygulanmadan önce, hele de kamu açıklarının yoğun olduğu yıllarda daha ziyade “poşet” anlamında kullanılmaya daha uygun bir kanun olmuş Bütçe Kanunu.
Adı üstünde, diğerleri gibi bir kanun olan bütçe, hükümetin gelecek bir dönem için -şimdilerde orta vadeli planın uygulanmasıyla çok yıllı bütçe uygulanıyor- yapmak istediği işlerin bir listesini ve bu işleri yaparken hangi kaynakların kullanılacağını listelemiş oluyor.
Bütçenin bugünkü haliyle kanun şeklini alıncaya kadar çağdaş dünyada demokrasinin gelişimi ile paralel bir gelişim sergilediğini bilmek gerekiyor. Magna Carta (Magna Carta Libertatum; 1215 tarihli Latince “Büyük Özgürlükler Sözleşmesi” anlamına gelen İngiliz belgesi) adı verilen sözleşmeden, Amerikan Bill of Rights’ına (Haklar Kanunu) kadar, kralların yeni harcama ve gelir gereksinmelerine itiraz eden kitlelerin baskısı ile oluşmuş bir gelenek olarak biliniyor bütçe. Bizde Tanzimat’la başlayan vergi ve gider disiplini özlemini Cumhuriyet’le birlikte bir disipline dönüştüren çalışmalardan bahsedilebilir.
Performans Bütçe (PPBS) adı verilen iyi niyetli bir bütçeleme girişiminin özellikle kamu açıkları dolayısıyla gerçek anlamına kavuşamaması üzerine, yukarıda andığım Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Yasası (5018 Sayılı Kanun, 10 Aralık 2003), özellikle çok yıllı planlama işlevini yerine getirmesiyle iktisadi önceliklerle mali planlamanın bir arada düşünülmesi gerçeğini yakalamış görünüyor. Kanunla ve yakın tarihlerde yasalaşan bir çok harcama ve gelir esaslı düzenleme ile birlikte şimdilerde daha katılımcı bir bütçe hazırlanıyor denilebilir.
Sözü getirmek istediğim nokta şu: Bütçe hakkına sahip çıkılması toplumun görevlerinden biri. Bu hakkın ortaya çıkması, yönetmek için seçilenlere yetkilerini kullanırken faaliyetlerini sürdürecekleri sınırları çizme hakkını toplumdan aldıklarını hatırlatmak bakımından önem taşıyor. Siz genel seçimlerde bir hükümete, önümüzdeki bir yılın hatta orta vadede üç yılın kamu kaynaklarını emanet ediyorsunuz. Diğer bir deyişle seçtiğiniz temsilcilerin hangi harcamaları, hangi oranda, hangi kaynaklarla karşılayacağı konusunda yetki veriyorsunuz.
Belki genel seçimlerde, dört ya da beş yılda bir yetki vermiş oluyorsunuz ama yıl içinde bu konudaki gelişmeler konusunda da bilgilenmek doğal hakkınız. Aksi halde ne vergi artışlarının etkisi ile gelen zamları, ne de işten çıkarılan işçilere dair gelişmeleri doğru yorumlayamaz; “kozmik arama”, “telefon dinlemesi” veya benzeri demokrasinin magazinleştirilmesi haberleriyle oyalanırsınız.
Demokrasinin magazinleştirilmesi tabirimi yadırgayanlar olabilir. Bu sıralar bütçe görüşmeleri ile ilgili televizyon programlarını izlediyseniz, bütçe ile ilgili konulardan çok güncel siyasi olayların tartışıldığına şahit olmuşsunuzdur. Olaylar ve bu olaylara ilişkin çıkartılan patırtı yüzeysel kalıyorsa işte bu magazinleştirme faaliyetidir. Ve siz askeri eleştirirken savunma harcamalarının yıllar içindeki gelişimini, maliyeyle ilgili fikir yürütürken kamu açıklarının artması durumunda karşı karşıya kalıncak daha ağır faturaları takip edemiyorsanız bu magazinleşmeden kurtulamadığınızı gösterir. Nitekim Türkiye’de ekonominin ve siyasetin konuşulma, tartışılma şeklinin teknik bilgilerin ne denli uzağında olduğunun göstergesi bütçe ile ilgili haberlerin uzmanlar da dahil hiç kimsenin ilgisini çekmemiş olmasından anlaşılabilir.
Seçmenin de siyasetçinin de iktidarın da muhalefetin de elindeki en objektif belgeye bu denli ilgisiz kalması belki dünyadaki gelişmelerle açıklanmaya çalışılabilir. Ekonominin devrevi hareketlere son derece açık olduğu bir dünyada yıllık bütçelerle, kamunun iktisadi ve sosyal aktivitesini planlamak kolay değil. Belki de bu nedenle her ülkede olduğu gibi bizde de yürütme erkinin elindeki gücü esnek bir şekilde kullanmasının yolu açılıyor. Ama bizde bürokrasinin icraatları engellediğini söyleyen nice iktidar geldi-geçti hala idarenin eline bırakılan yetkileri bütçe kanunu yoluyla azaltmayı düşünen olmadı. Vergi yasalarıyla ilgili özellikle oran artırımı ve azaltmalarının bir çoğu, bütçe kanununun Bakanlar Kurulu’na verdiği yetkilerle yapılıyor. Belki Bakanlar Kurulu seçilmiş kişilerden oluşmakla yasallık sınırlarının dışına da çıkmadığı için bu anlamda eleştirilemeyebilir, ama tebliğ ve genelgeler yoluyla memurlar tarafından düzenlenen bir çok yükümlülük olduğunu da unutmayalım.
Teknolojik olanakların gelişmesiyle, ödenek kullanımı şartlarının daha kolay kontrol edildiği görülüyor. Genel hizmetler için doğru olan bu durum mesela belediye hizmetleri için aynı saydamlıkta mı diye düşünüyorum. Yerel ölçekli bütçelere katılımda da bütçe hakkının ne olduğunu bilmemekle ilgili sorunlar var.
IMF’nin hatırlatmalarıyla, bütçe sınıflandırmaları, AB ‘nin zorlamasıyla istatistiklerin disipline edilmesi sağlanıyor. Seçmen veya onun adına görüş beyan eden siyasi partiler, kamu hizmeti ile ilgili konularda, özel sektörün sahip olduğu saydamlık standartlarına bile sahip olmak ister gibi görünmüyorlar.
2010 YILI MERKEZİ BÜTÇE FONKSİYONEL DAĞILIM (Tablo 1)
2010 yılı bütçesi görüşülürken yukarıda belirttiğim televizyon yayınlarının dışında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu adı verilen ve parti gruplarının genel kuruldaki üye sayısına göre oluşturdukları bir uzmanlar kurulunun bütçe üzerindeki tartışmalarını daha dikkate değer bulanların sayısı azımsanmayacak boyutta. Bana kalırsa, bütçe konusundaki sınıflandırma ve kavramlaştırma faaliyetleri belirili bir olgunluğa ulaştığına göre artık bütçe hakkının en temel hak ve ödevlerden biri olduğu hatırlanarak konunun tümüyle genel kurulda ve halka açık bir şekilde tartışılması gerekiyor. Ekonomik performansın bir siyasi belge haline gelen bütçe aracılığıyla kontrolü, bu şekliyle bütçe konusundaki genel değerlendirmeleri seslendirmenin ötesine geçemiyor. Komisyonda ise aşırı uzmanlaşmanın getirdiği, seçmenin anlamadığı bir dil konuşulduğu için, amacına ulaşamıyor.
Vatandaşın bütçe hakkına sahip olduğu hatırlatılırsa bundan hepimiz kazançlı çıkarız. Her kamu kuruluşu, kamu personeli elde edilen gelir ve harcanan kaynakların hesabını verecek konuma gelirse, ne kozmik aramaya gerek kalır, ne de hakim ve savcıların tehdit edildiği bir Türkiye’de yaşamak zorunda kalırız.
MALİYEYE NOT!
Bu yıl bütçe hakkı ile ilgili biri olumlu biri olumsuz iki gelişme dikkatimi çekti. Bütçe Mali Kontrol Genel Müdürlüğü “Vatandaşın vergileri nereye harcanıyor?” ve “kaynaklar”ın dağılımı konusunda bazı grafikler yayınlamış. Fakat vatandaşın ilgili siteye girip de sürekli olarak hareket eden ve renkleri birbirinden ayrılamayan grafikleri anlaması hiç de kolay görünmüyor. Madem böyle bir düzenleme yapıldı, bunu yaygınlaştırarak ve daha anlaşılır hale getirerek yayınlayalım lütfen.
Uğur hocam merhabalar. Bir internet sitesinde, çok ürkütücü boyutlara varacak bir felaketi okuduğum zaman inanın endişelendim. Dünyamıza yaklaşan bir meteor 2010 yılı şubat ayında atmosfere girip yanılmıyorsam Atlas Okyanusu na
düşecekmiş. Şimdi düşünün Kıbrıs adasının 2 si büyüklüğünde bir meteor’un bir ana karaya düştüğünü… Müthiş bir felaket. Dünyamızın yörüngesini dahi değiştirebilir. Peki okyanusa dahi düşmesi ne gibi felaketler doğurur !? Eh herhalde konunun uzmanları da bu sorunun yanıtlarını arayacaklardır. Tam da bu kelimede – arama – ” yanıt arama – hak arama ” (kozmik arama – ıslak arama)
düşünelim. Anlattığım meteor olayı benim bir uydurmam. Ama her an gerçek de olabilir yanı kuvvetle muhtemel. Çünkü uzayda başı boş dolanan milyonlarca meteor vardır. İşte faraziyeden yola çıkıp hepimizin dikkatini bir yöne çevirmek çok kolay olsa gerek. Ve özellikle 1980 sonrası iktidarlar daima bunu yaptılar. Ötesinde vatandaşa ait – arama – kelimesini siyasiler sahiplenip vatandaşın elinden aldılar, ( vatandaştan çalınan -arama yetkisi, siyasilerin de elinden alınıp sadece mensubu bulundukları partinin genel başkanlarına devredilmiştir ) ve sözüm ona onlar vatandaş adına -arama- yapıyorlar. Ne yapıyorlar peki ? Vatandaş adına Hak arama yok… Kendileri adına birşeyler arıyorlar. Ne aradıklarını da bilmiyorlar ya. Ama Vatandaşın dikkatini başka yöne çevirmeyi, yine vatandaşın elinden aldıkları -arama- hakkı ile pekala başarılı oluyorlar. Bastırılmış duygular gibi, susturulmuş toplumlar da çok tehlikelidir bence.
Gelelim bütçe meselesine… Yazınızda verdiğiniz tablolarda da görüleceği üzere
pek fazla detay bulunmamaktadır. Genel Kamu Hizmetleri adı altında bütçenin % 39 u harcanacak. Nedir bu Genel Kamu hizmetleri ? Detay değilde hiç olmassa bir kaç grup belirtilmiş olsa. Tabiiki bu diğer kalemler için de geçerli bir soru. Diğer yanda gelir tablosuna baktığımızda Gelir Vergisi… Ne kadarı Gerçek Gelir ne kadarı GMSİ, ne kadarı Stopaj, ne kadarı MSİ v.s. yok. Birde her yasamızın ilginç maddeleri vardır. Yasayı yazanlar ve yasama organı, yasaları yazar yazar sonra bir de bakarki bir yerde tıkanır, tıkandığı yerde çözüm üretemez ve hemen ekler ” ve diğer – diğerleri ” nedir bu diğer veya diğerleri ?
Uydur canım, herneyse işte. Gelir tablosunda da Diğer vergiler ve Vergi dışı diğer gelirler var. Nedir bunlar ? Bilen varmı ? Batı dünyası yanında Ülkemizde de mükemmelleşmeye giden bir sektör var. MUHASEBE… İşte yasalarımız ortada. Uygulamalar ortada, her gün yayımlanan tebliğler v.s. Devlet kendi işleri için neden uygulamaz bu açıklık politikalarını. Özel sektöre gelince TFRS – UFRS ler uygulanır ve neredeyse bir şirketin lavabo taşı değiştirilse ve beyaz yerine siyah lavabo taşı alınıp monte edilmiş olsa, hemen ” NEDEN SİYAH” diye sorulacak ve cevabı aranacak. Yine -arama- kelimesine döndüm. Evet Hocam bizler toplum olarak hak aramayı bilmiyoruz… Ödediğimiz vergilerin nerelere harcandığını bilmek tabii hakkımız ancak, bu hakkımızı kullanmayı henüz öğrenemedik. Duygularımızı bastırmayalım ve susmayalım, toplum adına temennim bu. Saygılar.
Not: hocamın bahsettiği Bütçe Mali Kontrol Genel Müdürlüğü adresi http://www.bumko.gov.tr dir. Evet bu adrese girerseniz göz doktoru muayene ücretine hazır olun demektir 🙂
Lütfen hepimiz hakkımızı aramayı öğrenelim. Öğrenelim ki yapılan bütçe ile toplum olarak ihtiyaçlarımızın hangi giderler ile karşılanabileceğinden haberimiz olsun.
Evet hocam umuyorum ki bizler toplum olarak artık sessiz kalmayacağız.
Saygılarımla.