İkinci Trump Döneminde Ekonomik Düzen Nasıl Olacak?

ABD’deki seçimler sonrası için olası ekonomik etkiler belirginleşiyor. Trump’ın hareket alanı çok geniş değil ama şu üç konuda aksiyon alacağı anlaşılıyor:

  1. Gümrük duvarlarını yükseltmek
  2. Göçmen politikalarını sertleştirmek
  3. Ukrayna-Rusya savaşının bitmesi yönünde çaba sarf etmek

Yukarıdaki olası girişimlerden en önemlisi, ilk madde olmalı. Trump, Avrupa ve Çin menşeli ürünlere tarife engelleri koyarsa ABD ekonomisinin girdi maliyetlerinde yükseliş görülecek. Engel konulan ekonomilerle ABD ekonomisi arasındaki ticaret hacmi azalacak. ABD’de maliyetler ve fiyatlar artacak.

Kendisine engel konulan ekonomi yönetimlerinin elleri de armut toplamayacağına göre, onların da gümrük maliyetlerini artıracağı aşikâr. Sonuçta Dünya dış ticaret hacminin azalacağı anlaşılıyor. Geliri azalan çekirdek ekonomilerde yerli üreticilerin rekabet baskısından uzaklaşıp, fiyat artışına gideceklerini düşünmek de pek yanlış olmaz.

Netice itibariyle dış ticaret serbestisinin ve rekabetin Dünya ekonomisine sağladığı faydalar nelerse, bunların belirli oranlarda ortadan kalkması; kayıpları söz konusu olacak, diyebiliriz.

Türkiye ekonomisi bakımından, özellikle Avrupa ekonomilerindeki ABD kaynaklı daralma etkili olacaktır. İhracat pazarlarındaki daralma, dış ticaretimizi olumsuz etkileyecektir. Dolayısıyla büyüme tahminlerini revize etmek gerekecektir.

Avrupa pazarındaki daralma ve işsizlik, AB ülkelerinin göçmen politikalarını da doğrudan veya dolaylı etkilemeye devam edecektir.

İşsizlik, Trump’la başlayıp Dünya’ya yayılan radikal siyasetçi tipinin iktidara gelmesini, konjonktürel olmaktan çıkarıp yapısallaştıracaktır. İçe kapanan Dünya ekonomileri her zaman aykırı ve aşırılıkçı siyasi tercihleri beraberinde getirmiştir.

Döviz kuru, bugünkü Türkiye ekonomisi için faiz haddi ile birlikte önemli bir çıpa haline geldi. Yukarıda sayılan nedenlerle döviz kurunun nasıl seyredeceğini de öngörmeye çalışmak gerekir.

ABD piyasalarının Trump’ın seçilmesine verdiği tepki hem Dolar Endeksi’nin hem de borsanın değerlenmesi biçiminde ortaya çıktı. Öte yandan FED, aynı gün faiz indirimine devam kararı aldı. Bu bağlamda, Türkiye ekonomisinin politika senaryosunu gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Trump, faiz indirimlerinden yana bir tavır sergilemeye devam ediyor. Gelişmekte olan ülkelere fon akımının devamı ve artması şeklinde ortaya çıkacak faiz düşüşü ilk bakışta Dolar’da bir değer kaybına işaret ediyordu. Trump’ın yerli yatırımı destekleyen kararlarıyla birlikte değerlendirildiğinde ise Dolar artık öncelikle finansal bir enstrüman olmanın yanında reel ekonominin dönüşümü için efektif (fiziki) olarak daha çok talep edilen bir araç haline de gelebilir. Efektif Dolar ihtiyacı, döviz cinsinden Dolar ihtiyacının önüne geçmese de Dolar’ı daha değerli kılmaya yetecektir.

Bu bakımdan, Türkiye’deki faiz indiriminin zamanlamasını dikkatle yeniden masaya yatırmak gerekebilir.

Avrupa’da reel sektörün zorlandığı, doğrudan yatırımları desteklemeyen bir atmosfer olduğu düşünüldüğünde, Euro’da değer kayıplarını görmek zor değil. Bu bakımdan, ithalatı kolaylaştıran, ihracatın zorlaştığı bir ekonomik yapıyla karşı karşıya kalacağız demektir.

Özetle, döviz kurları bakımından bir çelişkinin ipuçları gözlemleniyor. İthal maliyeti Dolar değerine; ihraç pazarları Euro’nun değerine; Avrupa pazarının canlılığına bağlı olan Türkiye ekonomisi, reel piyasaları ile finansal piyasaların birbirinin aleyhine çalıştığı ilginç bir döneme daha girebilir.

 

 

 

 

 

 

Ne yapmalı?

Türkiye’de enflasyondaki düşüş ile döviz kurundaki değerlenme, bir süredir eşgüdümlü olarak yönetiliyor. Döviz kurunun gerçekleşen enflasyonun biraz altında değerlenmesine izin veriliyor. Bu süreçte hem kur kaynaklı enflasyon kontrol altında tutuluyor hem de resmi rezervler güçlendiriliyor.

Yukarıdaki şartlara bakılırsa, enflasyondaki kronikleşme giderildikçe, döviz kurunun yükselmesine izin vermek gerekecek. Yoksa tüketim, bu defa da ithal girdilerin göreli ucuzlaması nedeniyle yükselecek demektir. İçeride sanayi üretimini ve alt-orta düzeydeki yerli ürün tüketicisini sübvanse etmekte yarar var. Bunun yolu da asgari ücretin finansmanında devletin ön almasından geçiyor.

 

 

 

 

 

Trump sonrası senaryolar maalesef Türkiye ekonomisi için olumlu bir görünüm sunmuyor. Tartışmalar ‘kur’ ekseninde yoğunlaşacağı için, Trump’ın fiilen iş başına geçeceği kalan iki aylık sürede, yani döviz henüz öngörülebilir durumdayken şu hususlara odaklanmakta yarar var:

  • Uluslararası rezervleri güçlendirmek.
  • Enflasyonla mücadelede şahin tutumu sürdürmek.
  • Ocakta uygulanacak asgari ücret artışının en azından bir kısmının kesinlikle devlet tarafından sübvanse edilmesi.
  • Olası dış ticaret tarife düzenlemelerine karşı hazırlıklı olmak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir