FED’in kararından sonra…

Amerikan Merkez Bankası (FED) geçen hafta kriz sonrası yeni dönemin başladığını ilan etmiş oldu. Önümüzdeki süreçte parasal genişlemenin sınırlanacağını açıkladı. Aynı karar açıklanırken, gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımlarının azalacağını da vurguladı. Oyunun kuralları değişti. Bu noktadan sonra Türkiye ekonomisinin de gözden geçirmesi gereken kriterler olduğu ortada. Reel akım itibariyle Amerika’nın kendisini toparlaması pozitif, finansal hareket bakımından da negatif etkiler taşıyor. Türkiye ekonomisi özelinde Gezi Parkı olayları ile aynı döneme tekabül eden küresel gelişmelerin iki kez süzgeçten geçirilmesi zorunluluğu bulunuyor.

Döviz, faiz ve borsadaki hareket tümüyle Gezi Parkı kaynaklı değil…

Tüm Dünya borsaları ABD ekonomisindeki gelişmelerden etkileniyor. Amerikan ekonomisi,  kabaca Dünya ekonomisinin %20’si.  ABD hapşırdığında Avrupa, Euro Bölgesi krizden etkilendiğinde Türkiye ekonomisi sarsılıyor. Bu ekonomilerin güçlenmesi ise başka bir ekonomik konjonktürün habercisi. Özellikle ihracat gelirlerine ve dış tasarrufa bağımlı bir ekonomi olarak Dolar’ın güçlenmesi hem bir fırsat hem de bir problem. Türkiye ihracatı ABD Doları güçlendikçe rekabet avantajı elde ediyor. Enerji ithalatı Dolar üzerinden fiyatlandırıldığı için satarken kazandığını, alırken geri veriyor. Türkiye ekonomisi büyürken daha çok enerji kullanıyor. Enflasyonun petrol kaynaklı geçişi fiyatlara yansıtıyor. Bu simülasyonu yapan yatırımcı açısından Gezi Parkı Gösterileri devede kulak kalıyor.

Faiz ve kur beklentisi kalıcı olarak değişir…

2013 yılı başından beri özel sektörün döviz borçlarının gündemde tutulması işte bu riskin realize olma ihtimaline karşıydı. Merkez Bankası döviz rezervlerini artırarak cephanesini güçlendirdi. Kamu maliyesi de dengeyi bozmadığı gibi, nakit fazlası vermeye başlamıştı. Enflasyon cephesinde çok önemli bir gelişme, tahminleri bozacak bir veri de oluşmuyordu. Son gelen kapasite kullanımı, sanayi üretimi rakamları iç pazardan hareketlenme sinyalleri veriyordu.  Nitekim, kredi derecelendirme notundaki artış da finansal gelişmeleri teyit ediyordu.

FED’in kararından sonraki tabloda, borsalardan fonlar çekilmeye başlandı bile. Bu noktada Merkez Bankası planlandığı üzere rezervlerinden sadece içinde bulunduğumuz hafta içinde (bu yazı kaleme alınana dek) 650 Milyon Dolar satmış oldu. Borsadan da ciddi bir yabancı fon çıkışı görüldü. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) bu hareketin spekülatif amaçlı olup-olmadığını resmi olarak araştırmaya başladı.

Ucuz TL’yi bulan dövize koşuyor…

Merkez Bankası faiz haddini değiştirmeyerek iddialı bir tercih yapıyor. Politika faizinin %4,50- %6,50 olan alt ve üst sınırlarını (faiz koridoru) korumakta ısrar ediyor. Serbest piyasada oluşan faizler daha yüksek seyrettiği için bu politikanın olası sonuçlarını test etmekte yarar var.

Merkez TL faizini artırmayınca bir başka deyişle piyasaya ucuz fiyattan TL vermeye rıza gösterince, döviz borcu olan özel sektör, bankalardan temin ettiği kaynağı dövize çevirmek istiyor. Merkez dövize müdahale ettikçe kurun tansiyonu düşüyor. Kur artışı dizginlenince, döviz alımı tekrar başlıyor. Dış piyasalarda faizler, içeride enflasyon yükselirken, TL faizinin bu düzeyde kalması Türkiye’deki faiz haddi sabit bile kalsa zaten negatif olan TL’nin reel faizini düşürmüş oluyor.  Bu noktaya dikkat. Döviz değerinin yeteri kadar yükseldiği an itibariyle Merkez’in faiz koridorunun üst sınırını yukarıya çekmesi daha rasyonel bir tercih olabilir.

Bazı bankalar hakkındaki rekabet soruşturmasını hatırlayalım…

Gezi Parkı olayları ile gündeme gelen lobi tartışmaları sırasında pek izine raslayamayınca bir araştırayım dedim. Rekabet Kurumu’nun yaptığı soruşturma Mart ayında sonuçlanmıştı. Karar’ın adı: ’Türkiye’de Faaliyet Gösteren Oniki Banka Hakkındaki Yürütülen Soruşturmaya İlişkin 08.03.2013 Tarihli Karar’. İlgilenenler Rekabet Kurumu’nun internet sitesinden inceleyebilirler. Sözkonusu bankalara ciddi para cezaları verilmiş olması önemli ama asıl önemlisi ‘mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. Maddesini ihlal ettiklerine’ oybirliği ile karar verilen bankalar arasında 3 devlet bankasının da bulunması.  Devlet herhalde ‘Türkiye’de faiz lobiciliği yapılacaksa onu da biz yaparız’ demeye getiriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir