Konu gıda fiyatları olunca enflasyonun yükselme eğilimi kırılamıyor. Bir yıllık hedefe 4 ayda ulaşan fiyat artışlarında talebi esnek olmayan mal ve hizmetlerin başında gıda geliyor. Sadece Türkiye’de değil Dünya’da da gıda fiyatlarında bir artış görülüyor. Türkiye özelinde gıdanın enflasyon sepeti içerisinde ağırlığı son derece önem taşıyor.
Çekirdek enflasyon rakamları da gelecek enflasyonda birkaç aydan az olmamak üzere bir katılığın var olduğunu gösteriyor. Yaz aylarında yine gıdadan gelen fakat bu defa indirim şeklindeki fiyat hareketleri, döviz kurundaki geçişin sona ermesi ile birlikte etkili olmazsa enflasyondaki ivmenin kırılması zor görünüyor. Faiz ve diğer enstrümanlar yeterince kullanılmışken talep yönünden fedakarlık beklemek uygun olmayacak. Yıllık %13,15 oranında artan gıda fiyatları ile %9,38’lik bir TÜFE gerçekleşmesi henüz fiyatlar genel düzeyine yansımamış bir boşluğun varlığını gösteriyor.
Vergi rekortmenleri açıklandı…
Türkiye’de sermayenin el değiştirdiği söylenen bir süreçte vergi rekortmenleri listesinde kayda değer bir değişiklik bulunmaması akla iki ihtimali getirebilir. Birincisi; Sermaye gerçekten el değiştirmiyor. Bu sadece basına yansıyan bir şehir efsanesi. İkinci ihtimal; Sermaye kayıtdışı alanlarda birikiyor. Konu vergi olunca kendiliğinden bir olasılık daha gündemde: Türkiye’de servet ve sermaye değil diğer gelir unsurları vergilendiriliyor. Gelir vergisi tevkifatı, KDV ve ÖTV’ye dayalı bir vergilendirme ile el değiştirdiği söylenen sermayenin vergilendirmesi sağlanamıyor. Özellikle menkul değerlerde sorun daha çok göze çarpıyor.
Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı Anlaşması (TTIP)…
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, ABD ile AB arasındaki anlaşma ile ilgili görüşlerini açıkladı ama sanırım ekonomi gündeminin yoğunluğundan dolayı konu yeterince irdelenmiyor. ABD ile AB, aralarında kurmaya çalıştıkları bir ortaklık anlaşmasıyla kendi aralarındaki ticareti kolaylaştıran ve ticaret hacmini artırabileceği düşünülen bir sürece imza atıyor. Dünya ekonomisi açısından son derece önemli bu anlaşmanın Türkiye ekonomisi üzerinde de dolaylı etkileri olabilecek. Yeterince lobi yapılırsa TTIP’nin içerisinde yer bulmak mümkün olabilir.
Safları sıklaştırmak…
TTIP’nın asıl hedefi Çin ve yükselen Asya’ya karşı bir merkez batı bloğunu resmileştirmek. Çünkü Şanghay Beşlisi’nin üzerine Hindistan, Japonya, Güney Kore ve Pakistan’ı eklediğinizde nüfus olarak ABD ve AB’nin çok üzerinde bir üretici-rekabetçi nüfusa karşı bir güç birliği yapılması hedefleniyor. Bu anlaşmaya dahil olunmadığı takdirde Türkiye için Gümrük Birliği’nde kalmak tümüyle bir kayıp haline gelecek.
AB ile imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasına göre AB’nin taraf olduğu dış ticaret anlaşmalarını Türkiye de belirli koşullarla kabul etmiş sayılıyor. Dolayısıyla hiçbir avantaj sağlayamayacağımız ABD pazarına AB’nin verdiği tavizlerin verilmesi durumunda kalınacak. TTIP, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi kadar ekonomi basınının da tartışması gereken konuların başında geliyor.