Ekonominin Ramazanı Ramazanın Ekonomisi

Yenilenmenin vaktidir...Farkındaysanız her yıl Ramazan ayına birbirine çok benzeyen haber ve yorumlarla giriyoruz. Bunlardan en sık karşılaşılanı “Ner’de o eski Ramazanlar?” formatında muhabbetler oluyor. Bu yıl da bu ve benzeri türden yazı ve yorumları sıkça okuyacağız sanırım. Gerçi Hırka-i Şerif ile ilgili haberler bu seneye farklı bir hava kattı(!) ama ulusal medyamıza özgü kötü haberciliğin karakteri değişmedi: dini konularda bile olsa yalan yanlış bilgileri görüntü curcunası ve kışkırtıcı bir dille ver; gerçekler ortaya çıktığında da kulağının üzerine yat.

Bizdeki ekonomi haberciliğinde de bu türden bir alışkanlık yoktur diyemeyiz. Yine de ekonomi hakkında “ahkam keserken” tutarlı olma mecburiyeti daha belirgin olduğu için sansasyon heveslisi olmak kısa sürede sizi palyaço durumuna düşürebiliyor. İşte bakın bir çok yönden kendini tekrarlayan bir sistem olan ekonomi, Ramazan örneğindeki gibi dini ve yerel değerler söz konusu olduğunda özgünleşiyor; rengini belirginleştiriyor.

Ramazan Bereketi

Ramazan ayıyla birlikte ekonomik hareketliliğin arttığı biliniyor. Kültürümüzde Ramazan bereketi adı verilen bu hareketliliğin özellikle gıda fiyatları üzerinde etkili olduğu gerçeği yadsınamaz. Bu yıl krizin ortaya çıkardığı koşullar gıda tüketimi üzerinde şaşırtıcı etkilerde bulundu. 2009 yılının ilk çeyreği için açıklanan %13,8’lik küçülme oranı başlı başına bir olay. Ama, gıda tüketimi gibi krizlerden çok da etkilenmeyen bir sektörde bile küçülme olması dikkat çekici. Evet, artan nüfusa rağmen, 2009 yılının ilk çeyreğinde gıda tüketiminde dahi küçülme görüldü.

Gıda fiyatlarının durağanlığını korumasında krizin dışında, Ramazan ayının yaz aylarına isabet etmesinin de rolü var. Yaz aylarında özellikle tarım ürünlerinin fiyatlarında mevsimsel etkilerden kaynaklanan bir düşüş görülmesi tekrarlanan bir olgu. Tarım ürünleriyle birlikte krizin gıda tüketimi üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle bunalan ve yılbaşından bu yana hareket bekleyen esnafa, Ramazan ümit verebilir. Krizle birlikte gıda tüketiminin lokantalardan evlere, lüks otellerden restoranlara kaymasını beklemek doğru olur. Özellikle meyve ve tatlı çeşitleri ile pide gibi Ramazanda tüketimi artan gıdalarda hareketlilik bekliyorum.

İftar paketleri, Ramazan ayının hoş ikram seçeneklerinden biri haline geldi. Bu yıl da bir çok firma çalışanlarına iftar paketleri hazırladı, hazırlıyor. Fakat aldığımız bilgilere göre, iftar paketi sayısı ve fiyatlarında önceki Ramazanlara kıyasla ve ekonomik gidişatın genelinden etkilenen bir düşüş var. Bu noktada iftar paketi yerine bir takım şirketlerin hediye çeklerine yönelmesi de dikkat çekiyor.

Borsa Sürdürülebilir Seviyede Değil

Ramazanla birlikte bu yıl dikkat çeken ürünlerden biri de temizlik malzemeleri olmalı. Gıdada aradığını bulamayan perakendecilik sektörünün, bayram alışverişine hazırlığı artabilir. Sonbahar aylarının başlangıcı ile yeni öğrenim yılının başlaması, izleyen günlerde üniversitelerin de açılması dolayısıyla artacak iç turizm hareketleri ve bayram öncesi ve bayram sırasındaki harcamalar, tüketimin canlanması için her zamanki gibi iyi bir fırsat olacaktır.

Hesap kitap

Sonbaharın başlangıcı ile bayram hazırlıkları, tarımsal işgücünün tarım dışına yöneleceği günleri de içerecek. İşgücü verilerinde mevsimden kaynaklanan olumlu havanın tersine dönmemesi için, ekonominin tarım dışı alanlarda ivme kazanması zorunlu görünüyor. Ramazanın başlangıç günlerini yakalayan borsa hareketlerinin bu aşamadan sonra sürdürülebilir seviyede olmadığını itiraf etmeliyim. Kısa süreli de olsa yeni bir kar realizasyonu, dolayısıyla satış dalgasının gözlemlenebileceği anlaşılıyor. Ancak dış piyasalara olan duyarlılığın azaldığı bir çıkış eğilimi, Türkiye piyasası için gerçekçi bir altyapı sunmuyor.

Bu arada iktisatçılar arasında krizin başından beri devam eden ve tüketiciye de sirayet eden bir tartışmayı es geçmek olmaz. Krizden önce, teşviklerin artması, vergi indirimleri, döviz kurunun seviyesi konusunda destek isteyen bir çok kişi ve kuruluş, ancak dolaylı vergi indirimleri sayesinde geç de olsa artan tüketimle kefeni yırtabildi. Şimdi ise sıra,kamu açıklarıyla kendini gösteren bu indirimlerin sebep olduğu delikleri kapatmaya geldiğinde, tüketici de dahil hiç kimse elini taşın altına koymak istemiyor.

Vergi indirimi veya kamu yatırımlarının artmasını talep ederken serbest piyasacılıklarını hatırlarından çıkaranlar, ekonominin gerçekleri gündeme gelince “Eyvah devlet müdahalesi mi geliyor?” diye yaygara kopartmayı iyi biliyorlar doğrusu.

İster tüketicinin, ister seçmenin, istersek de herhangi bir ideolojinin penceresinden bakalım: Ekonomide her kaynağın bir maliyeti vardır. Bu maliyet de ödenir. Maliyetleri kısa vadede ve zamanında ödemek, bugün için daha küçük bir ekonomiyi zorunlu kılıyor. Eğer kamu açıklarını ve faiz indirimlerini sürekli birer finansman aracı olarak kullanmak isterseniz, hızlı büyüyen ve küçülen zikzaklarla dolu bir ekonomiyi tercih ediyorsunuz demektir.

Ramazanın Ekonomisi

Buraya kadar ekonominin Ramazanını anlattım. Gelelim Ramazanın ekonomisine…

En çok tekrarladığım görüş, canlı yayın kameraları gözetiminde oruç açılan Ramazan çadırlarının verdiği rahatsızlık üzerine. Şüphesiz çadırlarda iftar verilmesine değil, hayır temalı bir işin bu denli kör gözüne parmağım gösteriş ve tantana içinde yapılmasına karşıyım.

Hayırseverliğin salt reklam amacıyla kullanılmasının, toplumsal yapımıza olduğu kadar bizzat sosyal sorumluluğun doğası üzerinde de tahribat yaptığına inanıyorum.

Bir de “yedi yıldızlı iftar davetleri” meselemiz var. İftar sofraları aracılığıyla manevi ikram atmosferinde bir araya gelmek ile iftar davetlerini kariyer/müşteri/politika planlamasının bir parçası haline getirmek arasındaki farkı hepimiz algılayabiliriz. Ekseriyeti Müslüman bu toplumda yaşayan orta yaşlı bir insan olarak Ramazan ayından biraz olsun bir şey anladıysam, o da orucun, sabrın yanında kanaatkarlığın da insan benliğinde hakim olmasını sağlayan bir ibadet biçimi olduğudur. Bu benzersiz “öğüdün” mübarek Ramazan ayının özü olduğunu düşünüyorum.

Oruç ibadetinin Türk kültürü içinde diğer Müslüman toplumlardan farklı bir konumda olduğu herkesçe kabul edilse de bunun neden ve sonuçları üzerinde görüş beyan edenlerin sınırlı olduğunu söylemeliyim. Oruç, bir ibadet olarak belirli fiil ve davranışları yapmama üzerine kurulduğu ve gün boyu sürdüğü için, kültür hayatımıza nüfuzunun diğer ibadetlere göre daha üst düzeyde olduğu aşikar.

Ekonominin Ramazanı Ramazanın Ekonomisi” hakkında 3 yorum

  1. Ekonominin kötü gidişatına dediğiniz gibi Ramazan bereketi geleceğine inanamıyorum. Umarım dediğiniz gibi olur. Çünkü bütün işlere Ramazan ayına baktığımız gibi bakıyoruz: Nerede o anlatılan eski ramazanlar!

  2. Eski ramazanlara atıfta bulunuyorsunuz da,zaten her Ramazan olduğu gibi bu Ramazan da tüketim arttı…Ramazan yine aslında bereketini gösterdi…Sadece tüketici ve üretici açısından da değil piyasanın genel durumu açısından da canlılık yani bereket geldi…Umuyorum ki bu canlılık krizin her aşamasında devam edip hem üreticiye hem de esnafa krizden hafif sıyrıklarla kurtulabilmesi konusunda yardımcı olur…

  3. İftar çadırları konusunda sizinle aynı fikirdeyim Uğur Bey. İftar yemeği “veren” gösteriş için veriyor, çadıra gelenlerse gerçek ihtiyaç sahipleri olmuyor maalesef.

    Eski Ramazanlar tamam da benim asıl özlediğim toplumumuzun o eski değerleri; zenginin cömert ve ketum, fakirin asil ve kanaatkar olduğu o zamanlar nerede? Şimdi zengin şımarık ve kibirli, fakir ise arsız ve doyumsuz. Allah sonumuzu hayreylesin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir