Hafta içinde açıklanan büyüme oranlarının, beklenenden yüksek olduğu anlaşıldı. Telsim’in satışıyla da önemli bir döviz girdisi sağlanması bekleniyor. Enflasyon düşüş eğilimini sürdürürken, cari açıktaki problemin kronikleşme eğilimi devam ediyor. İşsizlikle ilgili mevcut sorunlar sürüyor. Tüm bu şartlar birlikte değerlendirildiğinde, geniş kitlelerde beklenen memnuniyet duygusunun oluşmadığı görülüyor. Bu durumun nedenleri üzerinde düşünülürse, ekonomide psikolojik faktörlerin ne denli önemli olduğu anlaşılır.
Ekonomik koşulların farklı gelir grupları ve toplumsal kesimlerce nasıl algılandığı, kişi ve kuruluşların mevcut tercihlerini ve gelecekle ilgili beklentilerini etkilediği için, aynı zamanda iktisadi koşullar üzerinde belirleyici rol de oynuyor. Türkiye özelinde, özellikle alt gelir grupları için, beklentilerin en önemli etkide bulunduğu konu enflasyon oranı. Faiz hadleri aracılığıyla yatırım miktarı, kamu dengesi, döviz kurundaki psikolojik etkiler nedeniyle, ihracat ve ithalat olanakları sürekli değişiyor. Para ve sermaye piyasalarının psikolojik duyarlılığı ise herkesçe biliniyor.
Merkez Bankası’nın, Türkiye’deki ekonomik koşulların değişimi konusunda çeşitli kesimlerin görüşünü alarak hesapladığı bazı endeksler var. Bunlardan ikisi, Reel Kesim Güven Endeksi ve Tüketici Güven Endeksi. Bu endekslere bakılarak, ekonomik koşulların çeşitli kesimlerce niçin farklı algılandığı daha iyi anlaşılabiliyor. Örneğin Tüketici Güven Endeksi, 2005 yılının Mayıs ayından bu yana 100’ün altında, yani “kötümser” bir tablo ortaya koyuyor. Aksine Reel Kesim Güven Endeksi ise, uzun süredir 100 civarında ve 100’ün üstünde seyrederek “iyimser” gelişme sergiliyor.
Geniş kesimlerin iktisadi yönelim konusundaki görüşlerini yansıtan bu anketlerde, aynı ekonominin içinde tüketici ile üretici öngörüleri arasında önemli farklılıkların bulunması, tüketicilerin kendilerini güvende hissetmeleri için daha uzun süreye ihtiyaç duymalarından kaynaklanıyor. Tüketiciler, reel kesime oranla “cari gelir”den çok “sürekli gelir” değişkenlerine ağırlık veriyor.
Reel kesimin görüşlerinde iyimser görüşlerin ağırlıkta olması da “servet etkisi”nden kaynaklanıyor olabilir. Zira, tüketicilerin geniş kesimi, cari harcanabilir gelirdeki artışın veya azalışın sürekliliği üzerinden davranış ve tahmin üretirken, üretici kesim, sadece cari gelirlerine göre değil, bugünkü gelirlerinin dışında, geçmişte yaptıkları birikimlerin üzerinden de tüketim ve yatırım kararları verebiliyorlar.
“Ekonomideki iyileşmeyi halk niye hissetmiyor?” sorusunun cevabı burada yatıyor olsa gerek…
* Tablo, www.tcmb.gov.tr sitesinden yararlanılarak hazırlanmıştır.