Geçtiğimiz hafta bütçe verilerini, cari işlemler dengesini ve istihdam verilerini, bir arada değerlendirme imkanı ortaya çıktı.
Cari işlemler açığı ile kamu dengesindeki fazla birlikte okunduğunda bütçe fazlasının özel sektördeki açık pahasına sağlandığı anlaşılıyor. Süregelen bu olgunun farkına varılmadığını söylemek yanlış. Vergi indirimleri ile piyasada sağlanmak istenen canlanmanın sonuçları izlenirse atılan adımlar devam ettirilecektir.
Cari işlemlerde yılın özeti, petrol fiyatlarındaki düşüş ile turizm gelirlerindeki azalmanın birbirini dengelediği yönünde. Darbe girişimi sonrasında, ekonomik aktivitenin sınırlandığı dönemde doğrudan yatırımlarda azalmanın görülmesi doğaldı. Turizm sektörünün ne denli önem taşıdığı istihdam istatistikleri ile de doğrulanmış oluyor. Genç işsizliğinin önlenmesinde hizmet sektörünün; hizmet sektöründe de turizmin altını bir kez daha çizmek gerekir.
Döviz kuru
Döviz kurundaki gerileme-dengelenme devam ediyor. Farklı etkenlerle ilişkilendirilebilir. Varlık Fonu’nun kurulmuş olması bir faktör olabilir. Borsadaki alımlara bakılırsa dövizin yeteri kadar tırmandığı noktadan TL’ye dönüp borsaya yatırım yapıldığını söylemek de mümkün.
Gözden kaçmasın diye vurgulama gerekebilir… Merkez Bankası politika faizini yükseltmiyor ama fonlama maliyetini farklı adlarla yükseltmiş oluyor. Faizdeki artışın da döviz kuruna etki ettiğine mutlaka dikkat etmeli.
2017 perspektifi daha önemli
Yukarıdaki tablo, işsizlik faktörünün çözümlenmesi gereken en acil sorun olduğunu gösteriyor. Küresel kriz sırasında ortaya çıkan rakamlara bizde de erişildiğine göre, artık işsizliği önlemek için verilen destekler daha doğru değerlendirilebilir.
İşsizlikte artışın arka planında nüfus artışı ve işgücüne katılım oranının da payı olduğunu görüyoruz. Özellikle işgücüne katılım oranında %0,9 artış, çalışma talebinin ciddi şekilde yükseldiğini gösteriyor. Şu hâlde işsizliğin %12’nin üzerine çıkmasında birincil etkenin çalışma isteğinin artması olduğunu bilmeliyiz.
Hızlı tepki veren bir ekonomi yönetiminin varlığını hissettirdiği bir dönemdeyiz. Özellikle kamu istihdamındaki artış imkânlarının istihdam seferberliği içinde yer alabileceğini düşünüyorum. Özel sektörün döviz borçlarıyla ilgili yeni bir çalışmanın hazırlandığı yazılıp çiziliyor. 2017 yılı içinde 200 Milyar Dolarlık bir döviz ödemesini gerçekleştirmek için ayağını yorganına göre uzatan bir ekonomi olma kararlılığını sürdürmek gerekiyor.
Türkiye Varlık Fonu ile ilgili ekleme
Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) kuruluşu ile ilgili gerekçeyi Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un bir cümlelik özetinden önceki yazımızda aktarmıştık. TVF’nin kuruluşu ilgili gerekçeler arasında milli gelirin artış oranına %1,5 puan olumlu katkıda bulunmak veya savunma sanayi ve diğer stratejik sektörlerle ilgili hedeflere yer verildiği için söz konusu maddeyi burada dikkatinize sunmak istiyorum.
…dünyadaki başarılı Ulusal Varlık Fonları esas alınarak yapılandırılacak olan Türkiye Varlık Fonunun (TVF) kurulmasıyla;
-
Büyüme oranına gelecek on yıl içinde yıllık %1,5 oranında ilave artış sağlanması,
-
Sermaye piyasalarında büyüme ve derinleşmenin hızlandırılması,
-
İslami finans varlıklarının kullanımının yaygınlaştırılması,
-
Yapılacak yatırımlarla yaklaşık yüz binlerce kişilik ek istihdam sağlanması,
-
Savunma, havacılık ve yazılım gibi teknoloji yoğun stratejik sektörlerdeki yerli şirketlerin sermaye ve proje bazında desteklenmesi, küresel oyuncu olmalarının sağlanması,
-
Otoyollar, Kanal İstanbul, Üçüncü Köprü ve Havalimanı, Nükleer Santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanması,
-
Katılım finansmanı sektör payının artırılması,
-
Arz güvenliği sağlamak üzere, Türkiye için önem taşıyan doğal gaz ve petrol gibi yurt dışındaki stratejik sektörlere yasal ve bürokratik kısıtlamalara bağlı olmadan doğrudan yatırım yapılabilmesi, hedeflenmektedir.
(T.C. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü 31853594-101-1310-3105 sayılı Kanun Tasarısı)