Büyümenin finansmanı

Hafta içi gelen veriler büyümede beklenmedik bir rakam yakalandığını gösteriyor. %4,4’lük oranın içerisinde özel harcamaların etkili olması başka bir sürpriz. Son aylarda görülen güven kaybının zararlarını gidermek değilse bile bir nefes aldıracak gelişmeler bunlar.
Geçen haftadan devamla düşünürsek Suriye’ye yapılacak olası bir operasyonun askıya alınması dövizdeki baskıyı azaltmış görünüyor. Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan ikinci çeyrekteki büyüme rakamı bir parça sıcak paranın çıktığı dönemi de içeriyor. Sanayi üretiminde az da olsa bir kıpırdanma görülüyor. Özel tüketim de arttığına göre değirmenin suyu nereden geliyor? diye sormak gerekecek. 
İçeride kredi artış hızı ekonomik potansiyelin üzerinde bir seyir izliyor. Hedeflenenin neredeyse iki katı bir kredi artışı, tüketicinin borçlanma eğilimini sürdürdüğünü gösteriyor. Diğer seçenek önceki haftalarda  yazıldığı gibi, tüketicinin uzun süren negatif faiz olgusuna intibak etmiş olması. Bir süre enflasyonun altında kalan faiz oranı tasarrufu cazip olmaktan çıkarıp harcamayı teşvik etmiş oldu.
Bu düzeyde bir büyüme oranı kalıcı olur mu?

Pek mümkün görünmüyor. Suriye dışındaki faktörler hala Türkiye’nin yumuşak karnı olan döviz açığının finansmanını zorlaştırmaya devam edecek. Merkez Bankası piyasaya döviz verdikçe sadece döviz satmış olmuyor. Aynı zamanda piyasadaki TL miktarını da azaltıyor. Parasal sıkılaştırma devam ettiği için iç piyasanın genişlemeyi başarabilmesi ancak borçlanmasına bağlı.
Enflasyon hedeflemesi rejiminde kur tahmin edilir mi?

Merkez Bankası yıl sonu dolar kurunun 1,95’in de altında, 1,92 TL civarında oluşacağını beyan etti. Bence hatalı bir değerlendirme biçimi. Bizimle birlikte enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan 27 ülkenin de kuru serbest bırakmasının gayet basit bir sebebi var aslında. 1990’lardaki şartlar çok değişti ve uluslararası finansal entegrasyon kendinizin basmadığı bir paranın değerini sabitleme imkanı sunmuyor. Dünya ekonomisi bu gerçeği teorik olarak kabul ederek enflasyon hedeflemesi rejimini faizi bir enstrüman olarak kullanmak üzere dizayn etti.  Dışa açık ekonomilerde hele gelişmekte olan ülkelerde spekülatif kur hareketlerine maruz kalmamanın veya kur hareketinden en az etkilenmenin yolu, milli paranızın değerini faiz oranı ile kontrol etmek. 2001 krizinin döviz çıpası temelinde oluştuğunu unutmamak gerekir.
Hedef beyan etmenin bedeli ağır olabilir

Enflasyon hedeflemesi rejimi Merkez Bankalarının şeffaflık ve güven unsuruna dayalı çalışmalarını öngörüyor. Aldıkları kararları, görüşme tutanaklarını, hedefleri açıklayıp, geleceğe ilişkin bir güven aralığını, düşük sapmalarla enflasyonu kademeli olarak kontrol altına almayı amaçlıyor. Seçilen politikanın doğru şekilde işlemesi için kamu otoritesinin piyasayla iddialaşması değil piyasaya güven vermesi gerekiyor.  ‘Ne sakıncası var? Merkez, piyasaları yatıştırmak için dolar kuru beyan edemez mi?’ diye sorulabilir. Edebilir elbette. Sorun da burada zaten. Başarıya ulaşamazsa yüksek oranlı devalüasyonlar ve enflasyon kapıda bekliyor. Hangisinin maliyeti daha yüksek? Kurun bir süre sonra yatışacağını biliyor olmak mı? Yoksa ‘eyvah Merkez bile dövizi kontrol edemedi’ denmesi mi?  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir