Terör ve ekonomi senaryoları
Hafta içi meydana gelen terör saldırısının ardından, bölücü terörün yol açtığı yıkıma ilişkin rakamlar yine havada uçuşuyor. Nasıl bir hesaplama yöntemi ile ulaşıldığını bilmediğimiz terörün yaklaşık 30 yıllık maliyeti hakkındaki tahmin aralığı 300 Milyar Dolar ile 1 Trilyon Dolar arasında. Yelpazenin bu kadar geniş olması aslında terörün Türkiye’ye maliyetinin tahmin edilebilir olmadığını da doğrulamış oluyor. Maalesef, hesaba sığmayacak hani eski tabirle mizana sığmayacak zararlar veren bir sorunun hal yoluna girmesi halinde Türkiye ekonomisinin izleyeceği seyri görmek belki maliyetini algılamak bakımından daha anlamlı olur.
Terörün maliyeti hesaplanmaya çalışırken maddi kaynak kullanımını az çok tahmin etmek mümkün. Terörün artıp azaldığı dönemlerde askeri harcamalardaki seyri izlemek, trendleri görmek de mümkün. Fakat, risk devam ettiği sürece herhangi bir terörist faaliyet olmasa da bu harcamalar yapılmaya, tedbirler de alınmaya devam edecek. Devlet olmanın gereği bu. Savunma harcamaları kadar kamu sektörünün tekelinde olan çok az harcama kalemi olduğu için, savunma giderlerinin ne kadarının terörden etkilendiği üzerine çeşitli tezler üretilebilir. İşin aslı, bu maliyetin hesaplanabilir olmadığı. Silahı, mühimmatı hesapladınız, kullandığınız işgücünü nasıl fiyatlandıracaksınız? 20’li yaşlarda bir insanın yaşamına mal olan mücadelesini parasal bir bedelle ölçmek mümkün mü? Değil. Sonuçta, tekrarlamak pahasına, terörün maliyetini hesaplamanın imkan dahilinde olmadığını yazacağız maalesef.
Türkiye’ye musallat olan bu belanın sona ermesi ile ilgili senaryolardan bir çoğu uluslararası arenada tartışılıyor. Suriye’deki sorunlar, Kuzey Irak’taki kaynakların yönetimi, bölgenin geleceği için farklı senaryoların Türkiye ekonomisi üzerine olası etkilerini düşündürebilir. Kuzey Irak petrollerinin geleceği küresel ekonominin istikrarı için kritik önemde. Son zamanlarda Kuzey Irak yönetiminin Türkiye’deki terör sorununa ilişkin önerilerindeki değişim, ibrenin terörün sona erdirilmesinden yana olduğunu gösteriyor. Suriye’deki Kürt nüfusu ile birlikte değerlendirildiğinde yakın gelecekte bu konuda önemli adımlar atılacağı anlaşılıyor.
Türkiye, Kuzey Irak ve kısmen Suriye’nin yeniden inşasında önemli rol alarak uluslararası enerji güvenliğine destek vermiş olacak. Suriye’ye gerçekleştirilecek olası bir operasyonun hareket merkezi olarak Türkiye ve güney komşularının önemsendiği anlaşılıyor.
Petrol üreticisi bir coğrafyanın uluslararası ekonomiye entegrasyonu, bölgedeki iktisadi birikimin Türkiye’ye aktarılmasını sağlayacaktır. Türkiye’nin, terörle ilgili güvenlik tedbirlerini sınır ötesine taşıma kabiliyeti kazanması karşılığında, bölgenin güvenlik ve istikrarını gözetmesi beklenebilir.
Daha önce NATO Toplantısı ile ilgili yazımızda, ekonomik krizin başından bu yana batılı toplumların savunma harcamalarına karşı geliştirdiği refleksten bahsetmiştik. Bu durum, Türkiye’nin güvenlik operasyonlarına güç kazandırıyor. ABD ve AB ülkeleri, güçlerini sahadan çekmeye başladıkça Türkiye’nin göreli etkinliği artmaya devam ediyor. Savunma giderlerinin yüksek olması, Türkiye ekonomisi için bir veri iken Batı’lı seçmenin hassasiyeti siyasetçileri geri adım atmaya zorluyor. Terörle mücadele bir iç güvenlik operasyonu olmaktan çıkıyor. Dolayısıyla ekonomiye etkilerine de değişen çerçeveden bakmak gerekiyor.