İşsizlikte son durum…

İşsizlikte son durum…

İşsizlik rakamları %9 odağı etrafında toparlanmaya devam ediyor. Ekonomide önemli bir değişiklik olmadıkça aşağıya veya yukarıya doğru %0,5’lik değişimler olacaktır. Tıpkı enflasyondaki %5 hedefi gibi, işsizlikte de %8’lerde karar kılan rakamları görmek için en az 1 en çok 3 yıla ihtiyaç duyuluyor. İstihdam artışı ile birlikte işgücüne katılımın arttığı dönemlerde işsizlik rakamlarının alt başlıklarında ilginç dinamikler gözlemlenebiliyor.

İşsizliği, işsizlik oranının dışında da tartışalım…

Geçen bir yıl içinde, Türkiye’de çalışma çağında olup çalışmak istemeyen çok sayıda insan, çalışmak için başvuruda bulunmaya, iş aramaya başladı. İşsizlik oranı, iş arayanlar üzerinden ölçüldüğü için bu durumda işsizlik oranının aynı kalması dahi pozitif bir gelişme olarak görülmeli. İşgücüne katılım denilen bu oran %1’lik artışla %51’e yükseldi. Aynı şekilde, çalışabilecek durumdaki nüfusun istihdam oranında da %0,7’lik artış görülerek %46,4’ya ulaşıldı. Sözkonusu her iki oranın artmış olması, Türkiye ekonomisinin ufku açısından olumlu karşılanmalı. Kadınlardaki işgücüne katılım oranının yükselmeye devam etmesi, ekonominin yapısal değişimi bakımından dikkatle izlenmeli.

Kentlerdeki işsizlik ne kadar geriledi?

Ekonominin geneli ile ilgili sorunları günyüzüne çıkaran başka ayrıntıları gözden kaçırmamak için istihdamın nereye doğru geliştiği sorusu gündeme geliyor. Tarım dışı işsizlik oranı son bir yılda sadece %0,2  (binde 2) azalmış. Buna karşın, genç nüfusta işsizliğin son bir yılda %1’e yakın (%0,7) arttığı anlaşılıyor. Türkiye’nin kırdan kente akan nüfus yapısı bakımından bu iki göstergenin kritik olduğunu kabul edelim. İstihdam edilenlerin hizmet sektöründen ve kamu istihdamından beslendiğini, kamu istihdamındaki artışın 2013 sonrasında bu tempoda devam etmeyeceğini de not alalım.

Dünya’da, genel işsizlik oranı sabit kalırken, genç nüfusta işsizliğin artması her zaman endişe ile karşılanmıştır. Özellikle gelişmiş ekonomilerde, gençlerin istihdam dışı kalması genellikle asayiş sorunlarının habercisi olarak görülür. Türkiye ekonomisi bakımından gençlerin eğitim seviyesinin nüfusun daha yaşlı kesimlerine göre yüksek olduğu bilindiğine göre, genç nüfusun işsizliğinin birkaç açılımı, anlamı var. Gençlerin istihdama katılımı yüksek, yani çalışma istekleri ve resmi iş arama başvuruları kayda geçtiği için işsiz olarak istatistiklere yansıma ihtimalleri de büyüyor. Kayıtdışı istihdam ve emekli işgücü gerçeği olmasaydı, genç işsizliğini, salt Türkiye’deki üretim yapısının nitelikli işgücüne ihtiyacının sınırlandığı şeklinde okuyabilirdik. ‘Üretilen mal ve hizmetin yüksek katma değerli işgücüne uygun bir yapısı bulunsa, işsizlik oranı sabitken genç istihdamına ihtiyaç da artardı’ demek doğru ama eksik kalabilir.

Kayıtdışı istihdam…

Tüm bu rakamların anlamlı olup-olmadığını gösteren asıl konuya geldik: Kayıtdışı istihdam. Tarım dışı sektörlerde %24,8, tarım sektöründe %85 oranında kayıtdışı istihdam olduğu hesaplanmış. Bu rakam TÜİK’in resmi ölçüm ve sayımları sonucunda ulaştığı ve açıkladığı haber bülteninde yer alıyor.

Emeklilerin durumu…

Kayıtdışı istihdamın artmasında emeklilerin emekli olduktan sonra çalıştıkları takdirde kesintiye uğrayan gelirlerinin etkisi yeterince gündeme getiriliyor mu?  bilemiyorum. Genel işsizlik oranı aynı düzeydeyken genç işsizlik oranının artması, genç işgücüne ikame edilen bir alternatifin bulunduğu gerçeğine işaret ediyor.

Emekliler, yaşam koşulları itibariyle giderek daha çok çalışma hayatına devam etmeye ihtiyaç duyuyorsa, onları ‘Sosyal Güvenlik Destekleme Primi’ ile cezalandırmaktansa, genç istihdama sağlanan teşvikleri genişletmek ve sürekli kılmak daha akılcı ve ekonomik görünüyor. 

 Çünkü, emekli her zaman ücretli olarak değil, bazen ticaret bazen de serbest meslek erbabı olarak çalışmaya devam edip, sadece kendisine değil beraberinde başkalarına da istihdam sağlayabiliyor. Çalışma hayatından vazgeçtiğinde, kazancı üzerinden ödeyeceği vergiden ve sağladığı istihdam üzerinden hesaplanan SGK ve vergi kesintilerinden de vazgeçilmiş oluyor. Üretim seviyesine katkısını söylemeye dahi gerek yok. Emeklilerin yaşam koşulları ile ilgili yapılan ‘İntibak Yasası’ bir ölçüde adalet duygularına hitap ediyor. Fakat asıl konu, çalışma ihtiyacı duyanları üretimin dışına çıkmaya özendirmemek olmalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir