Kredi notundaki düzeltmenin ardından beklenen gelişmeler bilinen sıralamayla vuku buluyor. Vadeler uzuyor, faiz düşüyor. Üstelik cari açık da azalma eğilimini sürdürüyor. Öte yandan, reel sektörün ve hanehalkının bu sinyallerin iş hacmi ile ilgisini kurma konusunda yeterince temkinli olduğunu gözlemlemek mümkün. Bir yılı tamamlayan iniş senaryosu devam ediyor çünkü. Kredi genişlemesine, borsadaki değerlenmeye rağmen hem de. Tüketicinin ihtiyatlı tutumunun arkasında zamanla gelişen bir konjonktür karşıtı algı yahut bir içgüdünün bulunduğu düşünülebilir.
Diğer bir varsayım da perakende sektörünün arz yönlü politikalarında ayak sürümesi olabilir. Reel sektörün üretim göstergelerine paralel tutumunun merkezinde hangi faktörler baskın rol oynayabilir ? Öncelikle talep düzeyi. Tüketici güvenindeki kayıplar sürüyorken, alış-veriş hacminin genişlemediği bir dönem devam ediyor. Özellikle iç talepten yeterli ışığı göremeyen hizmet sektörünün hemen kampanya moduna girmesi beklenmemeli. Yeni yatırım finansmanındansa borç geri dönüşleri daha önemli olabilir. Kredi notu ile birlikte diğer bir beklenti döviz kurundaki seviye kaybıydı ki, özel sektörün borç dönüşlerinde o da bir fırsat.
Servet etkisi…
Finansal gelişmelerle reel sektöre ilişkin sinyallerin kesişim noktasında servet etkisini dikkate almak gerekir. Metre kare başına ciro düştüğünde servet etkisinin tüketici üzerindeki etkisi hafiflemiş demektir. Bugünkü gibi. Üretilen gayrimenkullerin satışlarındaki azalma da benzer etkiden kaynaklanıyor. Borsadaki değerlenme ise borçlanma yerine hisse satışı ile kaynak temininin tercih edildiğini gösteriyor. Hisseleri borsaya kote firmalar açısından bir avantajsa, küçük ve orta büyüklükteki işletme bakımından bir dezavantaj tabii ki. Sonuçta, sermaye girişi büyük firmalara özsermaye, diğerlerine olsa olsa borçlanma imkanı tanıyor.
Birkaç iyi haber…
İstihdam koşulları konusunda kamu sektörünün yaklaşık 80.000 kişilik katkıyı planladığını biliyoruz. Özel sektörün bugünkü işgücünün devamını varsayabiliriz. 2013 yılı için ilave talep yaratacak harcama gücünü sağlamak, halka arzlarla finanse edilen yeni yatırımları hesaba katmakla da mümkün olabilir.
Dış talebin mevcut seviyesini koruyacağını öngörebiliriz. Devlet harcamaları arasında yatırım artışının planlandığını, yukarıda bahsettiğim gibi cari giderlerde bir miktar artış olacağına ilave olarak düşünmeliyiz.
İki yıl daha…
Kredi koşullarındaki iyileşme aile bütçelerinde yeni bir borçlanma dalgası yaratıp iç talebi hareketlendirebilir mi? Bugünkü yükümlülük düzeyiyle pek de mümkün görünmüyor. Hanehalkının borç taahhütleri arasında soluklanması için en az 3 yıllık bir düşük tüketimin ve enflasyon farkı giderilmiş bir gelir artışının bir arada var olması gerekiyor. Türkiye ekonomisi için bu gerçeğin anlamı, 2013 ve 2014’ün şaşaalı büyüme dönemlerini aratacağıdır. 2014’de hem yerel seçimler hem de cumhurbaşkanlığı seçimleri ufukta görünüyor. Aksi bir siyasi gelişme olmazsa, bugünkü konjonktürel yavaşlamanın getirdiği büyüme hızının iki yıllık bir sürece yayılıp ekonominin güç toplayacağı düşünülmeli.