Yenilikçi Ekonominin Önündeki Fırsatlar ve Tehditler

Sanayi üretimi ve olumlu büyüme istatistikleri moral verse de gündeme kanmayıp, orta gelir tuzağı ve yüksek katma değerli üretim konusunda ısrarcı bir yazar kitlesi olduğu anlaşıldı. Sürdürülebilir büyüme için yapısal reformlar teşhisi çiğnene çiğnene sakız oldu. İçi boşaltıldı. “İhracatta yüksek katma değerli ürün payının artırılması” hedefi ise daha net ve analitik bir bakış açısının eseri gibi görünüyor. Zira Türkiye ekonomisi yetersiz büyürken bile borçlanmaya devam eden bir iktisadi üniteler bütünü.

Şirketlerinden fertlerine ve hatta kamu kesimine kadar taviz vermeksizin hem harcamak, hem de yatırım yapmak istiyoruz. Tasarruf açığı olan bir ekonomide tasarruflarla yatırım miktarı teorik olarak eşit olacağı için borçlanmadan yatırım yapmak mümkün değil. İçeride zaten tasarruf eksiği var iken de bu borcu dışarıdan almak zorunda kalıyoruz. Söz konusu kaynağı borç değil ürün bedeli olarak tahsil etmek daha avantajlı olacağından borç aldığımız mecralara kendi piyasalarında bulamadıkları veya bulsalar da bizim verdiğimiz fiyata ulaşamadıkları ürünleri satmak zorundayız. Bunu başardığımızda borçlanmadan büyüme imkânına kavuşabiliriz. Veriler böyleyken, ekonomik şartlardan daha çok bir zihniyet devrimine ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.

Pazarda problem yok

Ekonominin sorunlarının inşaatla ya da faiz indirimi ile kalıcı olarak çözülemeyeceğini anlamak zaman aldı. Bu arada uzunca bir süre ne Dünya’da ne Türkiye’de krizlerin ardı arkası kesilmedi. Bugünkü şartlarda Avrupa ve ABD pazarlarında durgunluk aşıldı. Ortadoğu pazarının ise savunma sanayi hariç bu yazıda kastedilen yüksek teknoloji içeren ürünleri Türkiye’den satın alabilecek forma girmesi zaman alacaktır.

Eğitim ve üretimde son durum

Eğitim sistemi ile ilgili objektif veriler üreten PISA testinde Türkiye’nin çok gerilerde olduğu görülüyor. Son yapılan uluslararası PISA testi sonuçlarına göre (2016), Türkiye’deki öğrenciler bilim, matematik ve okumada OECD ortalamasının altında hatta 72 ülke arasında 50. sırada yer aldı.

İSO 500 kapsamında yer verilen istatistiklere bakılırsa, 2016’daki sorunlar büyük firmalarda dahi AR-GE’ye ayrılan payın (AR-GE harcamalarının üretimden satışlara oranı %0,74) bir önceki yıla göre aynı seviyede kalmasına sebep olmuş.

İnovasyonun girdisi olan insan unsurunda da, çıktısı olan yüksek teknoloji içeren ürünlerin imalat sanayi ihracatı içinde payı itibariyle de (%3,1) durum vahim.

Türkiye’ye özgü artılar

İnovatif ürünler deyince imalat sanayinde yapılan yenilikler aklımıza geliyor. “AR-GE’ye yatırım” dendiğinde de yine hâlihazırda kurulu tesisler ve mevcut işgücüne ilave bir istihdamı tasarımlıyoruz.

Türkiye ekonomisinde inovasyonu kurumsal AR-GE çalışmalarının ortaya çıkardığı “yeni ürün, mevcut üründe yenilik veya üretim süreçlerinde yenilik” olarak sınıflandırmaya devam ediyoruz. Büyük firmalar için inovasyon, artık şirket kültürüne gömülü olarak neredeyse içgüdüsel hale geldi.

Kamu kesimi, son yıllarda TÜBİTAK aracılığıyla özel sektöre ait çok sayıda projenin hayata geçmesine kaynak sağladı. Hibeler ve vergi indirimleri yapıldı. Keza KOSGEB de hem yeni hem de daha yaygın bir işletme ağına bu alanda hitap etti. Ortak atölyeleri, tedarik zincirlerini organize etti. Finansal erişimi kolaylaştırdı. Yeni girişimcileri, kadın girişimci ve kadın istihdamını teşvik etti. Fakat bunların çoğu alışılageldik işletme türlerini, iş kollarını içeren destekler oldu.

Savunma sanayi

Türkiye’nin kendine özgü yenilikçi üretim alanlarından biri savunma sanayi. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin öteden beri üzerinde durduğu iç tedarik oranının artırılması hedefine ulaşıldıkça sektör ivmeleniyor. Savunma Sanayi’nde üretim standartları yüksek. TSK’nın ihtiyaçları çeşitlendikçe savunma sanayi sadece ithal ikameci değil kendine özgü tavrını oluşturan üretim öbeklerini ortaya çıkardı. Yüzlerce şirket yüksek kalite standartlarına uygun üretim ağlarına dâhil oldu. Dünya’daki örnekler sektörün ideal gelişiminde, akademi, firma, siyasi süreçler, bürokrasi ve tedarik zincirinin birbirine koşut gelişmesi ile ideal üretim ortamının gerçekleştiğini gösteriyor.

Yenilikçi üretim, bir evrensel gelişim olduğu kadar milli şartlara uyum ölçüsünde başarılı olabilir.

Bireysel kapasiteler

Türkiye ekonomisinin bir diğer potansiyel yenilikçi gücünün “icat çıkaran” genç nüfus olduğunu unutmamak gerekir. Türkiye gibi sosyolojilerde “oynama bozarsın” veya “icat çıkarma” diye ünlenen gruptaki gençlerin pozitif ayrıma tabi tutularak desteklenmesi sürpriz inovasyonların hayata geçmesine imkân verebilir. Adeta “öğrenilmiş çaresizlik” prosedürüne tabi tutulmuş yüzlerce parlak beynin üretim süreçlerine dâhil olması, “iş planı bilmek”, “melek yatırımcılarla buluşmak”, “ortaklıklar tesis etmek”, “satış ve satın alma bilgileri”ni edinmek gibi basit ama sonuca götüren avantajları edinmesi, yüzlerce başarısız tecrübeden sadece birinin bile sonuca ulaşması adına denemeye değer. Dünyadaki deneyim bu yönde bir görüşü ortaya koyuyor. Kadın istihdamı söz konusu olduğunda yeni ekonomide çifte bir pozitif ayrımcılığın gösterilmesi yine Türkiye’ye özgü bir ihtiyaç.

Yeni ekonomi, uzaktan çalışma ve kısmi zamanlı çalışmayı mümkün kıldığından, istihdam dışı kalan birçok beyni üretici modele dâhil edebilir. Günün sonunda, yenilikçi ekonominin gelişmesi, devletin kapsayıcı kurumlarla özel olarak ve ciddiyetle desteğine ihtiyaç duyulan bir eylem planına işaret ediyor. Mevcut eylem planlarının reorganize ve koordine edilerek inovasyona yatkınlığı ölçüsünde ele alınması şart.

Yenilikçilikte sosyolojik ve psikolojik ortamın rolü

Türkiye’nin içinde bulunduğu güvenlik ortamı, yeni ve yenilikçi girişimlerin hayat bulduğu uzun vadeli bakış açısını bir atmosfer olarak var edemiyor. Güvenlik konseptinin ihtiyaç duyduğu asayiş öncelikli politika, basının, internetin, örgütlenme ve ifade hürriyetinin sınırlarını esneklikten uzak tutuyor.

Sanat ve estetiğin, mizah, müzik ve televizyon kültürünün gelecek öngörüsünün güvencesi altında veya tersi ortamlarda, yüzeysel veya derinlikli olmak üzere iki ayrı alana doğru geliştiği artık çok defa test edilen bir gerçeklik. Türkiye’de de bireysel özgürlüklerin haklı veya haksız nedenlerle sınırlandığı düşüncesi hâkim olduğunda, kültürel ortam, sansürün en kötüsü oto sansürün etkisi altına girebilecektir. Firma için yatırımdan vazgeçme veya sadece pozisyonunu koruma olarak hareket kazanacak bu sosyoekonomik alan, bireylerde de inovasyon yerine “hayatta kalma” şekline bürünecektir.

Yenilikçi ekonomi, toprağı özgürlükçü olduğunda meyve veren ağaçlardandır.