Yılbaşından bu yana gelişen ekonomik olaylar Türkiye’nin bütçe dengesini olumsuz yönde etkiledi. Özellikle Mart ayındaki yerel seçim ve ardından gelen vergi teşvikleri hem vergi tahsilâtını düşürdü hem de kamu giderlerini artırdı. Kasım 2002’den Mayıs 2009’a kadar üç AK Parti hükümetinde de aynı görevi icra eden Kemal Unakıtan’ın koltuğunu Mehmet Şimşek’e devretmesi de bu döneme ait bir gelişmedir.
Aslında yerel seçim sürecinin yaklaşması ile tahsilâtlar üzerinde beklenen gevşeme eğilimi, seçim sonrasındaki bakan değişikliği ile yeniden ele alındı. Ancak vergi taksitlendirmesine başvuran pek çok mükellef, taksitlendirmenin ilk aylarını müteakip, krizin artan etkisi ile ödemelerini aksatmaya başladı. Ödemeler aksayınca da taksitlendirmelerin bir bölümü iptal edilmiş oldu.
Aynı yıl içinde Varlık Barışı adı altında yurt içi ve yurt dışındaki beyan edilmeyen varlıkların beyanı ile kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması yolunda çalışmalar yürütüldü.
Bugünlerde ise tahsilât oranlarının artırılması çabaları kapsamında vergi dairelerinin mükellefler üzerindeki baskıyı iyiden iyiye artırdığı bir döneme girmiş durumdayız. Bu konuda Manisa özelinde yapılan çalışmalar da oldukça yoğun olarak devam ediyor. Fakat ülke genelinin ve gerçeğinin de ötesine geçen uygulamalar dikkat çekince Manisa’da vergi tahsilâtının değişen çehresine göz atmak üzerimize farz oldu.
Manisa İli Genel Bütçe Gelirleri Bazında Aylar İtibariyle Vergi Borcunun Tahsilât Oranı
2009 |
% |
OCAK | 14,9 |
ŞUBAT | 27 |
MART | 32,4 |
NİSAN | 37,8 |
MAYIS | 43,2 |
HAZİRAN | 47,1 |
TEMMUZ | 51,3 |
AĞUSTOS | 55,9 |
EYLÜL | 58,3 |
E-Haciz, Koda Alınma, Araç Yakalama…
Sayfamızdaki tablo ve grafiğin bu denli hızlı bir çıkış göstermesinin ulusal ölçekte başlıca hangi faktörlerden beslendiğini yazının girişinde belirtmiştim. Diğer ulusal faktörlerin yanı sıra yerel faktörlerine ise genel bir bakış atmakta yarar var.
– Vergi Dairesi’nin Maliye Bakanlığı’nın da zorlamasıyla e-haciz uygulaması başlatması. Halk dilindeki ifadesiyle hesapları bloke etmesi.
– Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanımı – halk dilindeki ifadeyle naylon fatura- düzenleyenlerle birilikte bunlarla iş ilişkisinde bulunan mükelleflerin de “koda alınma” korkusu ile bazı işletmelerle yaptıkları iş ve işlemleri azaltması sonucunda, mükellefin vergi hassasiyetinin artması.
– Hacizlerle birlikte, araç yakalama emirlerinin seyahat özgürlüğünü kıstlayacak bir önlem olarak gündeme getirilmesi.
– Ticari mal ve emtialar ile araçlar üzerindeki haciz uygulamalarının alım-satımları zorlaştırarak zorunlu bir tahsilat ortamı sağlaması.
– Yılmaz Çakan’ın Manisa Vergi Dairesi Başkanlığı’na Eylül 2008 tarihinde atanması ile başlayan değişim.
– Vergi borcu dolayısıyla sicilleri bozulan sanayi ve ticaret erbabının bankalarla olan ilişkilerinin aksaması.
– Kredi kullanımı, çek karnesi taleplerinde vergi borçlarının firmaların karşısına sorun olarak çıkması.
– Vergi borcu bulunan firmaların vergi incelemelerinde veya düzeltme ve iade işlemlerinde borçları dolayısıyla dikkat çekecekleri kuşkusu.
– Vergi incelemelerindeki yoğunlaşma.
– Firmaların KOSGEB, TÜBİTAK gibi desteklere müracaatlarında desteklerin, bazı zamanlarda müraaat bazı zamanlarda da desteğin alınması aşamasında vergi borcu dolayısıyla işler hale getirilememesi.
Vergi Dairesinin Başarısı – Mükellefin Sıkıntısı
Yukarıda sıraladıklarımın yanı sıra daha bir çok faktör vergi tahsilat oranının zorlayıcı şekilde artmasını sağlıyor. Fakat…
Sorun şu ki; mükelleflerin vergi ödeme alışkanlıkları değil, ödeme sebepleri değiştiğinden aslında vergi tahsilatı ile ilgili sorun kalıcı şekilde çözümlenmiş olmuyor.
Manisa’nın genel bütçe gelirlerinin önceki aylara göre tahakkuk artış oranlarına bakıldığında, tahakkuk miktarındaki artışa rağmen tahsilatın da artması ayrıca bir anlam kazanıyor. Artan tahakkukun daha çok oranının tahsil edilebiliyor olması, Manisa Vergi Dairesi Başkanlığı bakımından kayda değer bir başarı olduğu kadar, mükellef cephesindeki zorlanmanın da açık bir başka kanıtıdır.
Manisa İli Genel Bütçe Gelirlerinin Aylar İtibariyle Tahakkuk Artış Oranı
2009 |
TL |
% |
OCAK | 567.025 | -58,1 |
ŞUBAT | 671.632 | 18,4 |
MART | 772.957 | 15,1 |
NİSAN | 846.817 | 9,6 |
MAYIS | 910.029 | 7,5 |
HAZİRAN | 973.179 | 6,9 |
TEMMUZ | 1.054.254 | 8,3 |
AĞUSTOS | 1.153.624 | 9,4 |
EYLÜL | 1.225.722 | 6,2 |
Düşünün ki ekonomi, yılın ilk çeyreğinde düzeltilen rakam itibariyle %14.3, ikinci çeyreğinde %7 küçülmüş; buna karşın hem vergi tahakkuku hem de tahsilat/tahakkuk oranı yukarıdaki boyutlarda artmış olsun. Tabii burada ekonomik küçülme rakamlarının, bir önceki yılın aynı dönemine göre; vergisel istatistiklerin ise 2009 yılı içerisindeki gerçekleşmelere göre oluştuğunun da altını çizmek gerekir.
Vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin önemli bir payı olduğu dikkate alınırsa, ekonomik konjonktürün düşüş devresinde vergi tahakkuk ve tahsilatının artırılmış olması sizce de ilginç değil mi?
Bizce, geçici de olsa performans artışı sağlanan vergi tahsilatı eksikliğinin etkin şekilde çözümü için ülke genelinde adımlar atılırsa, vergi mükellefini ani zorlamalara maruz bırakmaksızın, kalıcı başarının sürmesi mümkün.
Nedir bu adımlar?
Öncelikle, her uzmanın dilinde tüy bitiren dolaylı-dolaysız vergi oranının dengelenmesi, bilhassa dolaysız vergilerin (gelir ve kurumlar vergisi gibi) otomatik stabilizatör kabiliyetinin vergi hasılatına yansımasını sağlayacaktır.
Dolaysız vergilerin tahakkukunda rızaen beyan artırımı gibi çağ dışı bir yöntemin terk edilmesi ile bu vergilerin mükellef nezdinde gerçek gelirden alındığı izlenimi uyandırılması, vergi tahsilatına karşı duyulan psikolojik engeli ortadan kaldırmış olacaktır.
Mevcut vergi düzeninde sürekli bir gelir artışını bugünkü yöntemlerle devam ettirmek siyaseten imkan dahilinde olmayabilir. Fakat görünen o ki mükellef şikayetlerinin yoğunlaşması, gelir idaresinde görevli memurundan bürokratına oradan da siyasi mecraya sıçrayabilecek boyutlara gelmiştir. Bizden söylemesi!
Her yurttaş gibi, benim de yürekten dileğim, meslek mensubu kimliğimi bir yana koyup, cebri lafzıyla hayat bulan vergi müessesesinin, bilinçlenerek, tahsilata yansımasıdır. Kaldıki, Manisamızın vergi tahsilatında ülke genelinin, gülen yüzü olmakla anılması, her ne kadar mali idareci ve bürokratlarını memnun bıraksada, köprünün diğer tarafında sırasını bekleyen”mükellef”lerin ,”vasıtalı-vasıtasız”her şekilde nefes almalarını zorlamaktadır. Homeros’un Odysseus u için yazdığı muhteşem eserden bir alıntı ile yorumumu bitirmek istiyorum:”BİZİM ELİMİZDEN BİRŞEY GELMEZ, YAZGIMIZ TANRILARIN ELİNDE” dedi Telemakhos.Saygılarımla.SM Nuray Tunç.
Forensic Accounting” (Adli Muhasebecilik) konuyla ilintili olmasada bu muhasebe fonksyonuyla ilgili paylaşımınızı bekliyoruz Sayın Uğur Hocam.Saygılarımla.SM Nuray TUNÇ
Gerçekten böyle bir kriz ortamında tahakkuk/tahsilatın artması çok ilginç.Bazı işlerin yapılmasında örneğin bazı ithalatları yaparken kdv’den muaf olmak için vergi daiesinden borcu yoktur evrağı almak gerekiyor. İşte burada mükellefler mecbur daireye olan borçlarını yatırıyor.Tabiki sadece bu sebep değil.Böyle bir zamanda mükelleflere çözüm bulunması gerekirken bizim ülkemizde herşey zorlaştırıyor.
Örneğin Fransa da bu krizde devlet firmaların vergi borçlarını, bankalar kredi borçlarını 1 yıl dondurmuş.Malesef bizim ülkemizde tam tersi.İmalat üretim yapanlar desteklenmiyor.Heleki vergi tahakkuklarında rızaen beyan arttırımı çok çok ilginç.Günümüzde artık çoğu büyük firmalar mutlaka ama mutlaka kar çıkarmak istiyor.Eskiden bankalar kredi kullandırırken mali tablolara ne kadar baksalarda krediyi kolay veriyorlardı.Ama şimdi mali tablolar çok önemli.Tablolarda şirketin durumu kötüyse kredi çalışması bile yapmıyorlar.
Evet hocam bu yazınızda gerçekten çok güzel olmuş.
Teşekkü eder, saygılar sunarım.
Ferah TENDİK
Bütçe açığının her geçen gün arttığı ülkemizde vatandaş gücünün üzerinde vergi ödemeye mecbur olmaya devam edecek. Güzel ve yalnız ülkemizin kaderi maalesef bu hocam.