Türkiye yavaş mı büyüyor?

Eski zamanlar geri gelmeyecek...Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 2015 bütçesi ile ilgili sunumunda IMF’nin tahminleri kullanılarak büyüme ile ilgili göstergelere yer verilmiş. Dünya ekonomisinin büyümesi 2014 sonu itibariyle %3,3, 2015 sonu için de %3,8 olarak tahmin ediliyor. Dünya ekonomisinin giderek dengeli büyüme trendine girmesi, Türkiye ekonomisi bakımından olumlu. Küresel risk algısındaki artış, ihracat konusunda hassas olunan 2015 yılı için umut verici.

Türkiye’nin aynı ligde olduğu ülkeler itibariyle bir düşük bantta büyüyor olmasına rağmen, gelişmiş ülkelerden daha hızlı bir tempoda büyüdüğü anlaşılıyor. 2014 yılı için %1,8, 2015 yılı içinse %2,3 olan gelişmiş ekonomiler büyüme hızı tahminleri, Türkiye ekonomisinin beklentilerinin gerisinde. Ülke ekonomisinin ayrıştığı nokta da tam burası…

Türkiye bakımından gelişmekte olan ekonomiler sınıfına göre geride kalmakla risk algısının artmakta, sermaye girişinin azalmakta olacağı görüntüsü veriliyor. Finansal girişleri ikinci planda tutup Türkiye’nin ticaret ortaklarıyla ilgili karşılaştırmaya başvurduğumuzda, asıl konumlandırmanın reel ekonomik ilişkiler üzerine yapılması gerektiği daha net görülüyor. Ticaret ortaklarımızın 2014 büyüme tahminleri %2,2, 2015 içinse %3,6.

Döviz yükümlülüklerinde yeni bir bakış açısına ihtiyaç var…

Merkez Bankası tarafından açıklanan Özel Sektörün Döviz Varlık ve Yükümlülükleri verileri, son yılların gözde istatistiklerinden biri… Kamu bütçesindeki risklerle özel sektör riskleri değiş- tokuş edildiğinden beri ekonomistler de eski alışkanlıklarını bırakıp Kamu Kesimi Borçlanma Gereği yerine özel sektörün finansal risklerini takip etmeye başladı.

Özel sektörün döviz borcu yüksek… Fakat bankacılık kesiminin yüksek itibarı kullanılarak başvurulan sendikasyonlar, firma risklerinin bankalarla paylaşıldığını gösteriyor. Hatırlayınız… 2001 krizinden önce yurtdışından veya yurt içinden döviz borçlanarak ve döviz cinsinden mevduatı toplayıp iç piyasada TL kredilendirmesi yapan bankacılık kesimi, kur artışına karşı hassaslaşmıştı. Bankacılık sektörü zor durumda kalınca Hazine ve reel sektör zincirleme olarak krize adım attı.

Son yılların yetersiz büyüme atmosferi, sermaye yeterliliği bakımından son derece iyi durumda olan finansal kesimin risk kontenjanının kullanılmasına yol açıyor. Ekonominin bir kesiminde denge bozulduğu zaman doğal olarak biriken risklerin boş olan alanlara kaydırılmasına imkân veriyor. Kamu otoritesi buna izin vermediği için bütçede bir bozulma görülmüyor.

Bankacılık kesimi ise teknik kapasite izin verdiği ölçüde risk alıyor ama getiri de elde ediyor. Ekonomi yavaş büyürken mali kesimin hızlı büyümesini sağlayan trend yine bir risk değiş-tokuşu. BDDK’nın söz konusu trendi dikkatle izlediğini biliyoruz. Yine de anımsamakta yarar olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir