Rıza Sarraf veya Zarrab‘ın mahkeme beyanları ortaya çıktıkça Márquez‘in 1982’de Nobel Edebiyat ödülüne layık görülen romanı Kırmızı Pazartesi (Crónica de una muerte anunciada: İşleneceğini Herkesin Bildiği Bir Cinayetin Öyküsü) pek çok defa olduğu gibi yine hatırıma geldi.
Bir cinayet soruşturmasındaki tanıklıklardan yola çıkarak faillerin maktulü öldürme teşebbüsünün pek çok tanık tarafından çeşitli aşamalarda ayan beyan gözlemlendiği ama cinayete engel olunamadığı traji–komik bir dille (yahut ben öyle yorumladım) anlatılıyor bu romanda.
Márquez’in konu aldığı toplumlar da Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere ait olduklarından mıdır bilinmez, romandaki gibi tekil öngörüleri bir araya getirip organize etmekte, anlamlandırmakta ve kavramlaştırmakta yani adını koymakta zorlanıyoruz. Zamanında tedbir alınmayan olgular ortaya çıktığında iş işten geçmiş oluyor. Öngörüler ile olaylar arasındaki ilişki ‘kendini kanıtlayan kehanet‘e dönüşüyor.
Bu konuda yeni bir şeyler yazmak yerine iki yazımı hatırlatmakla yetineceğim: