Merkez Bankası başkanının hafta içinde yaptığı açıklamayı izledik. Başkan Durmuş Yılmaz “tünelin ucunda ışık göründü ama bu ışık karşıdan gelen bir arabanın ışığı da olabilir” dedi. Yılmaz, “Öncü göstergelerdeki iyimser gelişmelerin devam ettiği”ni de açıklamalarına ekledi. Bugün tartışmak istediğimiz, ekonomi otoritelerinin temkinli olmasına yol açan faktörler.
Bugünkü ekonomik istikrarsızlığın ortaya çıkardığı iki tema gözden kaçmamalıydı. “Kriz nasıl bertaraf edilecek?” ve “istikrarsızlığı ortaya çıkaran koşulların bir daha krize neden olması nasıl önlenecek?” Bugün bu temalara özellikle Türkiye için iki tane daha eklemek uygun düşebilir: “Krizi aşmak için kullanılan araçların neden olabileceği yapısal sorunlar var mı?” “Varsa bu sorunlar, krizden sonra yeni bir krizi tetikleyebilir mi?”
Krizin etkilerinin bertaraf edilmesi ile ilgili alınan önlemlerin vergiler üzerinden başlaması konusuna “alınabilecek en hızlı önlem olması bakımından” olumlu bakıyordum. Geç de olsa alınan vergi indirimi tedbirlerinin doğru olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, kısa vadede kullanılabilecek başka bir enstrümanın mevcut bulunmadığını da belirtmiştim. Açıklanan teşvik tedbirlerini ise, ancak orta vadede sonuç doğurabilecek bir sanayi politikası oluşturma çabası olup, yerinde tedbirler olarak değerlendiriyorum.
İstikrarsızlığı ortaya çıkaran sorunların tekrar etmemesi konusundaki önlemlerin ise, özellikle dış piyasalarda, türev ürünler üzerinde, bankacılık kesiminde, fonların gözetim ve denetimi ve erken uyarı mekanizmalarının hayata geçirilmesi ile etkili olabileceği görülüyor. Bugün ABD Başkanı Obama tarafından hazırlanan tasarı yasalaşırsa, sanal ekonomi üzerindeki regülasyon da tamamlanmış olacak.
Yazının başında işaret ettiğim ve gündeme yeni eklenen soruları yanıtladığımızda, Merkez Bankası Başkanı’nın tünelin ucunda gördüğü ışığı hayra yormasını sağlayabilecek önlemleri gözden geçirebiliriz.
Kamu gelirleri bakımından aklıma gelen tek iyimser seçenek, vergi indirimleri nedeniyle nispeten artan iç üretim ve ticaret hacminin vergi tabanını genişleterek sanıldığı kadar keskin bir hasılat düşüşüne yol açmayabileceği. Kamu harcamaları bakımından ise, seçim öncesi ve krizin tepe noktasındaki kadar yoğun bir gider baskısı oluşmayabileceği ihtimali.
Her şeye rağmen enflasyonun bu seviyelere düşmesinin, ekonomideki kaynak tahsisi mekanizmasının nispeten düzelmesini sağlayan kamu dengesinin, eski günleri aratacağı anlaşılıyor. Finans kesimi de kişi ve firmaları tek tek fonlamak yerine Hazine’ye borç verip teknik olarak daha rahat bir dönem geçirmek isteyebilir.
Tünelin ucundaki ışık konusunda Merkez Bankası başkanının yanılgısı bu noktada başlıyor olabilir. Tünelin ucundaki ışık görünmüştür ama aynı zamanda karşıdan bir otomobil geliyordur. Durgunluk aşıldığında karşımıza çıkacak tabloda, enflasyon ve kamu açıkları sarmalının, durgunluğa göre tercih edilebilir senaryosunu izleyebiliriz.