Sayın Başbakan’ın Almanya ziyaretinde gündeme getirdiği TL ZONE önerisi yeteri kadar tartışıldı mı? Teknik bir değerlendirmeden çok bir temenni veya AB’ne karşı bir koz olarak zikredilmişe benziyor. Dolayısıyla iktisatçılar tarafından da içerik yönünden ciddiye alınmış olmayabilir. İşin doğrusu, TL ZONE değilse bile TL’nin konvertibilitesindeki olası genişleme, henüz hak ettiği değeri gören bir vizyonla karşılanamadı.
TL ZONE: ‘Konuşulması duyulması, olmasından daha mümkün ve iyi…
Öncelikle, teknik değerlendirmenin dışında, TL’nin göreli değerinin, istikrarının, kazandığı kredibilitenin böyle bir tartışmaya kapı açacak kadar artmış olması, tercih edilmesi gereken bir seçenek olmalı.
‘TL ZONE’ neden olur? Niçin olmaz?
Olur çünkü, Dünya üzerinde Almanlar’dan sonra bu denli sıkı para ve maliye politikası uygulayan bir ekonomi yönetimi kalmadı. Kemal Derviş’in, Merkez Bankası’nın hazineye borç vermesini önlediği programına, sıkı maliye politikası da eklenince güçlü bir milli paranın ortaya çıkması kaçınılmazdı.
2005 yılından itibaren YTL’nin de gündeme gelmesiyle bugünkü tartışmaya giden yolların taşları döşenmeye başlandı. Tarihsel koşullar, özellikle Dolar ve Euro’nun egemenliğindeki erozyon zaten bir arayışa yol açıyor. Dünya’nın Doğu’sunda bir ortaklık, siyasi ve ekonomik birlik arayışları devam ediyor. Şanghay Beşlisi’nden, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, İslam Kalkınma Teşkilatı’na kadar tüm çalışmalar sözkonusu arayışın bir parçası belki de.
Şanghay Beşlisi haricindekilerin başarı şansını sınırlayan kendi içlerindeki ticaret hacminin yetersiz kalması. Siyasi ve demografik farklılıkların bir parasal birlik oluşturmaya yetmediği gerçeğini de unutmayalım. Bu koşulları sıralarken aslında, bir parasal birliğin oluşması için gerekli kriterler de ortaya çıkmış oluyor.
Neden Olmaz?
Parasal birlik dendiğinde, ya da ZONE tabirisözkonusu olduğunda, ortak bir merkez bankasından söz ediyoruz demektir. Bir kere, Başbakan’ın kastettiği seçenek sanırım bu değil. Diyelim ki; Ortak bir merkez bankası kabulümüz: Türkiye’nin bugün itibariyle bu uygulamayı kuracak kadar yakın ticari partneri var mı? Türkiye dış ticareti içerisinde önemli yer tutan Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri halizhazırda bir parasal birlik olan EURO ZONE içerisinde olduklarına göre, siyasi şartlara bir bakmak gerekiyor.
Türkiye’nin yakın coğrafyasında yoğun ticari ilişki içerisinde bulunduğu ülkeler gözönüne alındığında, genel olarak istikrarsızlık hakim. Irak, Suriye, demokratikleşme mücadelesi veren Kuzey Afrika ülkeleri gibi gelişen pazarlarda adından söz ettiren TL, toplam ticaret hacmi içerisinde düşük oranlara sahip ülkelerle parasal birlik aşamasında ortaklık kuracak aşamada mı? Tersini düşünelim; Sözkonusu ekonomiler, böyle bir ihtiyaç hissediyorlar mı ?
Dünya’daki en yakın ‘parasal birlik’ olan EURO’nun durumu ortada. Euro Bölgesi inşa edilirken geçilen aşamalar hatırlanırsa, arkasında net 50 yıllık bir iktisadi ve siyasi ortaklık fikrinin olduğu akla gelecektir. İşi Avrupa Kömür ve Çelik Birliği’ne, Roma Anlaşması’na kadar geriye götürmeye gerek yok. Sadece Maastrich Kriterleri ve sonraki on yıl hazırlığını bilmek yeterli galiba. EURO, ancak 2002’de tedavül kazandığına göre bu işlerin hiç de kolay olmadığı anlaşılıyor.
Türki Cumhuriyetlerle işbirliği zararsız bir egzersiz olabilir…
2005’deki koşullar içerisinde TL’nin dolaşımında hızlı bir artış sağlanmasından yanaydım. O gün için Suriye, Kuzey Irak, İran gibi ekonomiler, Türki Cumhuriyetlerle birlikte TL için daha geniş bir yelpaze sunuyordu.
Bugüne dönelim… Türkiye’nin Batı’sındaki ekonomiler EURO Bölgesi’nde… Güney’indeki ‘istikrarsızlık paktı’ ile zaten bırakın parasal ve siyasi birlik kurmak, pazara bile gidilmez. Çin ve Rus ekonomileri zaten TL’nin istikrarına ihtiyaç duyuyor değiller. İkisi de dış ticaret fazlası veriyor ve neredeyse döviz basıyorlar. Geriye İran ve Türki Cumhuriyetler kalıyor. İran’la böyle bir ortaklık kurmamız uluslararası konjonktüre uygun değil, zira İran’lı vatandaşların Türk bankalarında mevduat bulundurmalarına dahi sıcak bakılmıyor. Dünya haritası bize, ticari ve siyasi yakınlık arzusu taşıyan Türki Cumhuriyet’ler haricinde bir seçenek bırakmıyor.
Anlaşılan, bugün için ‘parasal birlik’ seçeneğinden çok, Türkiye ekonomisinin etki alanını genişletmesi ve TL’nin konvertibiletisinin artması, yani Dünya’da kullanılmaya, biriktirilmeye, diğer merkez bankaları tarafından ‘rezerv para’ olmaya doğru yolculuğunda kazaya uğramamasına çalışılması denenmeli. Bu konu tartışılmaya devam edilmeli. Türkiye ekonomisinin, TL’yi bir parasal birliğin para birimi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı da bir grup ülkeye para otoritesi olarak kendisini kabul ettirmesi için,enflasyon ve ödemeler dengesi açığını tümüyle kontrol altına almış olması şartından bahsetmedim.