Şu gıda krizi başladığından bu yana IMF ile ilgili değerlendirmeleri gözden geçiriyordum. 2001 yılının şubat ayından bu yana yazdığım yaklaşık üç yüz yazıda, aralarında IMF’yi hayırla andığım birini bulamadım. Acaba, ben bu IMF’ye “takmış” mıydım? Haksızlık mı ediyordum? Çünkü, ekonomiyle yakından ilgilenenlerin camiasında, IMF’yi eleştirmek, geri kalmışlığın, faşistliğin, komünistliğin, ulusalcılığın, kimin aklına ne geliyorsa onun işaretiydi. Derken IMF’nin kasasındaki altınları satmaya başladığını, harcamalarını karşılamakta zorlandığını, bazı yurtdışı büro faaliyetlerini sona erdirdiğini öğrendik. Bir kere de IMF’ciler bulgur yesin, biz pirinç yemek istiyoruz! yazısına devam et