Savaş çığırtkanlığı yapmak işin kolayı. Buna karşın tarihsel referanslar Suriye’den etrafa yayılan kokunun sadece barut olmadığını da gösteriyor.
11 Eylül’den sonra Afganistan’la başlayan, II. Körfez Operasyonu ile devam eden “artı değer” ve jeopolitik kaynaklı savaşları bir kenara koyalım. Devletlerin daha planlı, bugüne göre daha organize, gerektiğinde haklı veya haksız Birleşmiş Milletler kararları ile de desteklediği okunaklı harekatlar dönemi bir süredir rafa kalktı.
2008 Küresel Ekonomik Kriz’in müteakip, talebi destekleyecek bir yıkım-yapım sürecinin başlaması gerekiyordu. Tarihsel referans olarak bahsettiğim yine ekonomik aktiviteyi hızlandırmaya dayalı alışılmış kolaycı kabule uygun bir süreç yönetimi, Tunus, Mısır ve Libya için işledi. Doğrudan askeri harekat değilse de kamuoyunu başka yöntemlerle sivil toplum ve internet üzerinden yönlendirerek oluşan iktidar değişiklikleri kolayca dünya kamuoyuna kabul ettirilmiş oldu. İş Suriye’ye gelip dayanınca Orta Doğu coğrafyası söz konusu olduğundan ABD dışındaki büyük oyuncular devreye girdi. Bu defa petrol fiyatları önemli düşüşler göstermeye başladı ve artık Orta Doğu ABD için birincil önem seviyesini yitirmişti bile. ABD’nin bölgedeki politikasından beklediği tek yarar Rusya, İran ve hatta Çin’in enerjisini Suriye’ye yoğunlaştırarak güç kaybetmesini beklemek olabilir.