Gençliğimde, kahvehaneye yeni gelen genç üniversitelinin “staja başlangıç sınavı”nı geçmesi için altından kalkması gereken zor ve açık uçlu bir yorum cümlesi vardı: Yap bakalım bir Türkiye tahlili. Hadi diyelim ki 12 Eylül öncesi Türkiye’sinin koşulları, politik arkadaş gruplarına dâhil olmayı bile öylesi seviye tespit sınavlarını olağan saymayı gerektiriyordu. Şimdi n’oldu da komplo teorileri bu kadar ucuzlayıp çoğaldı?
Halk arasında ‘komplo teorisi’ olarak kullanılıyor. Pakistanlı düşünür Hamza Alavi‘nin tabiri ile ‘toplumun fesat teorisi’ üçüncü dünya ülkelerinin ya da halkayı geniş tutarsak gelişmekte olan ülke insanının her toplumsal olayı dış güçlerin, entrikaların kontrolünde yaşanan süreçler olarak yorumlaması ve bir ‘fitne’ olarak görmesi olarak tanımlanabilir.
Ekonomide dışa bağımlılık gerçeği, bu yorumu bir yanlış yorum olmaktan çıkarıp düpedüz nicel boyuta taşımıştır. İşin kötüsü, 15 Temmuz sonrası beka sorunu da artık bir teori değil gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır ve siyasette, ‘fesat teorisi’ olgusal hâle geldiğine göre, iktidarın, muhalefetin, idarenin, sivil toplumun ve bireylerin yararlanması gereken geniş bir tarihsel perspektife göz atmak gerekecek.