Küçük İşletmelerin Maliyet Hesaplarında Değişikliğe İhtiyaç Var…

Küçük işletmelerBizde iş sahiplerinin muhasebe ile ilişkisi çoğu zaman vergisel boyut taşır. Vergi ile ilgili mükellefiyetlerin yerine getirilmesi, müteşebbis için yeterlidir. Patron, hesabını kendi el defterinde, bilgisayarında tutar, tutturur. Hesabını bilir veya bildiğini varsayar. Türkiye şartlarında küçük işletmelerin maliyet hesaplarında dikkate değer sorunlardan biri olan “örtülü maliyetler” bu nedenle gündeme gelmez.

Ekonomi literatüründe “zımni maliyetler” olarak da anılan ama ana fikrini “alternatif maliyet” kavramının biçimlendirdiği maliyetler bu sınıfa dahildir. Muhasebe sisteminde, teorik olarak işletmenin teşebbüs sahibinden ayrı bir kişiliği olduğu varsayılır. Bugünlerde sıklıkla gündeme gelen işletme sahibinin “işletmeye koyduğu ve işletmeden çektiği paralar” tabiri kaynağını buradan alır. Orta ölçekli veya büyük şirketler defterlerini bilanço esasına göre tuttukları veya diğer deyimiyle “1. sınıf” işletme sayıldıkları için söz konusu hesap hareketlerini daha rahat izleyebilirler.

Sorunun bir parçası ise muhasebe tarafından izlenmesi güç olan bazı maliyetlerin varlığında yatıyor.

Küçük işletmede kendi mülkünü işi için kullanan girişimci, işinin başında bilfiil bulunarak, hatta eşini çocuğunu istihdam ederek güçlükle ayakta durabilen esnaf, miras yoluyla kendisine intikal etmiş sermayesini işine yatıran küçük girişimci böyledir. Sermaye, arsa, arazi, emek ve teşebbüs faktörlerinin tümünü bizzat sağlamıştır. Öte yandan, söz konusu faktörleri alternatif maliyet olarak değerlendirmez.

Bir esnaf veya ticaret erbabı, bir zanaatkar kendi işini yapıyor ise, yıllarca çalışarak edindiği birikimin değerini aynı işi ücretle yapıyor olsaydı ne kadar ücret alacağını hesaplayarak elde ettiği karla karşılaştırmaz. Babasından kalan dükkanında lokantacılık işi işe iştigal eden aşçı, hem kendi aşçılık ücretini, hem de mülkünün kira değerini kar saydığı gelir-gider farkından düşmez veya gidere ilave etmez. İşine koyduğu sermayenin faizini, bir başka işe yatırsaydı, ne kadar gelir elde edebileceği ile mukayese etmez.

İçinde bulunduğumuz dönem, karların çok düştüğü, maliyetlerin en ince detayına kadar irdelenmesi gerektiği bir devreye karşılık geliyor. Enerji ve işçilik maliyetleri başta olmak üzere, ürün fiyatına yansıtılmasında güçlük çekilen bir çok maliyet ve gider unsuru bulunuyor. Küçük işletmelerin muhasebe tekniği, bazı maliyetlerin, özellikle örtülü maliyetlerin hesaba katılmasına müsait değil. Zımni maliyetler büyük işletmelerde dahi, hesaplara giremeden kaybolup gidiyor.

Türkiye ekonomisinde hakim olan anlayış, çoğu zaman işletmenin kişiliği kavramı ile alternatif maliyetlerin değerlendirilmesi noktasında eksiklikler taşıyor. Para ödenmeyen maliyet unsurları için para ödenmese de, bedel ödendiği unutulmamalı. Muhasebe karı ile ekonomik kar arasındaki fark, muhasebecinin hesapladığı ile el defterinde patronun hesapladığı miktardan daha fazla. Hatta günümüz vergi sisteminde, vergi dairesi için “hesaplanan muhasebe karı”, “patrona göre kar” ve tüm gerçek gider ve maliyetlerin hesaba katıldığı “gerçek kar” olarak üçlü bir sınıflandırma dahi yapılabilir.

Belki biraz abartılı ama, çoğu zaman gerçek olan hesap sistemimiz bu. Özellikle küçük işletmeler bakımından.