Kriz Ortamında Yatırım Kararlarını Gözden Geçirelim

Kriz şiddetli bir fırtınadaki gibi sizi hareketsiz bırakabilir.Bugün krizden en fazla etkilenen firmalar, krizden önce yatırım yapmış olanlar. Bugün de çeşitli sebeplerle esen iyimser ya da kötümser rüzgarların etkisiyle benzer kararlar alınabileceği için, yatırım kararlarını gözden geçirmekten bahsetmek istiyorum.

Yatırım kararlarının bir çoğunun özelliği, bedelinin gelecekte ödenecek olmasıdır. Dolayısıyla gelecekle ilgili beklentiler, yatırımlar için anahtar roldedir. İş dünyamızda hakim olan anlayış ise, bugünkü ekonomik koşulların yatırımların geri dönüş sürecine kadar aynen devam edeceği yanılgısıdır.

Kriz öncesinde, iç ve dış talebin genişlediği, finansman imkanlarının bollaştığı, özellikle dışarıda faiz hadlerinin giderek düştüğü, döviz kurlarının uzunca bir süre değişmediği koşullarda yapılmaya başlanan yatırımlar, bugün için gereksiz kapasiteler haline dönüşmüştür. Özellikle makine-teçhizat bedellerinin geri ödeme imkanları, hem cirolar hem de kredi imkanları bakımından son derece zorlaşmıştır.

Bu konudan ısrarla bahsederken, ekonomik tablonun pozitif işaret taşıdığı dönemlerin sonuna gelindiğinde, hep aynı hataların yapıldığının gözlemlendiğini belirtmek gerekir. Yatırım kararlarında izlenen prosedürde hangi eksiklikler bulunmaktadır?

Yatırımların karar mekanizmasında çok ortaklı yapıların hantallığı nedeniyle, iktisadi şartlara uygun bir esneklik göstermediğinden söz edilir. Buna karşın, kararların tek kişi tarafından kolaylıkla verilebildiği firmaların, esnek oldukları kadar riskli kararlar almaya meyilli oldukları da kabul edilir. İki görüşün de büyük ölçüde doğruluk payı taşıdığı bilinmektedir.

Dönemin yatırım ortamında asıl dikkate alınması gereken ise, çok sık değişen talep ve finansman koşullarından başka, ‘karlılık’ ve ‘verimlilik’ koşulları olmalıdır. Verimlilik ve kar marjı değişmeksizin, ciro bazlı büyüme hedefi, firmaların kötü yatırımlarının asıl sebebi olarak görülmeye başlanmalıdır. Faktör verimliliği artmaksızın daha çok istihdam sağlamak, karlılık veya katma değer artmaksızın daha çok ciro yapmak, şirketlerin hormonlu büyümelerini finanse etmekte zorlanmalarını beraberinde getirmektedir.

Makine Teçhizat Yatırımlarının Milli Gelir Artışına Duyarlılığı

Yukarıdaki tabloda, özel sektörün harcamalar bakımından makine-teçhizat bölümlendirmesini görüyorsunuz. Özel sektörün milli gelirdeki artış ile makine-teçhizata ayırdığı fonlar arasındaki ilişkiyi nasıl kurduğu hakkında bir fikir edinmek için bu tabloya başvurduğumuzda, yatırımcıların 2008 yılında ekonominin büyüme ve küçülme dinamiklerine, milli gelirdeki hareketin 4 katından daha fazla tepki gösterdiği anlaşılıyor. Buraya duyarlılık olarak aktardığımız “esneklik katsayısı” “0” ile “1” arasında bir değer taşıdığında milli gelir karşısında “esnek olmayan”; 1 ve 1’den büyük değerlerde “esnek” bir yatırım harcaması gerçekleştiği anlamını taşıyor.

Bu tablonun, Türkiye’deki yatırım kararlarının hızlı büyüme ortamında gereğinden fazla bir atılımla cevap bulmasının, resesyonda ise yine aşırı duyarlı bir yatırımcı profili ile karşı karşıya kaldığımızın kesit olarak göstergesi olduğunu düşünüyoruz.

Firmaları ekonominin küçülme dönemlerinde geri ödeme güçlükleri ile karşı karşıya bırakan, konjonktür genişlerken de kapasite artışı ihtiyacının üzerinde yatırım yaptıran karar mekanizmasını anlamak için işin içine tüketici ile ilişkileri de dahil edelim. Aşağıdaki tabloda 10 ayrı korelasyon katsayısının, 20 farklı değişkenin birbiri ile bağlantılılık derecesini ölçtüğü görülüyor.

Bağlantı Katsayısı TÜİK verilerine dayanarak hesaplanmıştır.

Bu on çift bağlantı katsayısını gözden geçirdiğimizde, talep ile arz arasındaki psikolojik dinamiklerin çok farklı olduğu anlaşılıyor. Tüketici güveninin artmaya başladığı dönemin başından itibaren fiyat ve stok yönetiminin önemi artıyor. Üretici önce ciroyu, sonra daha yüksek bir oranda kapasiteyi arttırmayı tercih ediyor.

Sipariş-Ciro Endeksleri

 TÜİK verilerine dayanarak hesaplanmıştır.

Özellikle imalat sanayinde, talep ve arz edenler arasında oluşan yukarıdaki zamanlama farklılığı, güven düşerken kapasite artışı yoluyla, güven artarken endeksin ciroya yansımasını bekleyerek karşılanıyor. Ciro ve sipariş endeksleri ile tüketici güveni sert bir düşüş gösterdiğinde, mevcut makine-teçhizat kapasitesi kullanılmaya devam ettiği için sanal bir kapasite artışı gözlemleniyor. Tüketici, güven seviyesini üçer aylık dönemler itibari ile test ettikçe, piyasa, fiyat mekanizmasıyla ve stoklarla cevap vermeyi tercih ediyor.

Yatırım harcamalarının geri ödemeleri ile ciro düşüşlerinin aynı anda gerçekleştiği bu zaman diliminde, nakit sıkışıklığı görülen işletmelerin sayısı doğal olarak artmakla birlikte, krizi nakitte karşıladığı için görece iyi pozisyon alanların, fonlarını iş dışına çıkarma eğilimleri artıyor. Her krizde olduğu gibi, bu dönemde de olanağı olduğu halde sermaye yapısını güçlendirmeyen işletmeler, rüzgar çıktığında yelkenleri fora edecekleri zaman bu kez de kapasite yetersizliği ile karşı karşıya kalabilecekler.

Tüm firmalar için en uygun yatırım ikliminin aranmasında, %3’lük bir büyüme oranını sürdürülebilir, bu oranın altındaki ve üstündeki milli gelir hareketlerini temkinli karşılamak gerektiği anlaşılıyor. İkinci olarak, rakamlar, talepteki pozitif ve negatif işaretlerin cirolara yansıması için birer aylık, kapasite artışlarına yatırımla cevap vermek için üçer aylık gecikmeleri hesaba katmadan önemli yatırım kararları vermenin erken bulunabileceğini gösteriyor.

Tüketici Güven İndeksi

Kaynak: TÜİK

Bugünlerde, tüketici güveninde ölçülen göreli iyileşmenin demlenmeye başladığı bir atmosfere giriliyor. Fiyat seviyesi üzerinde baskı yapan dolaylı vergi indirimlerinin devam edeceği izlenimi sınırlandırılırsa, ertelenen tüketimin realize olma ihtimali güçlenerek, 2009 yılının Kasım ayının ortalarından itibaren en azından stabil bir iklimin beklenmesi teknik olarak yanlış sayılmamalı. Özellikle dayanıklı tüketim ve otomotiv sektöründe beklenen gelişme, imalat sanayindeki büyük kayıpların sadece telafisini bile olsa sağlayabilir.

Ekonomideki med-cezirler, suyun bol olduğu zaman denize açılan kaptanı, avdan dönüşte çıktığı sahilden kilometrelerce uzakta teknesi karaya oturunca, kumdaki ölü balıkları kasalara doldurmaya razı ediyor.

(Mayıs – Haziran 2009, Manisa Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri Derneği Dergisi)