Hafta içerisinde işsizlik oranının %9,3’e gerilediği açıklandı. Bir süredir %10 etrafında odaklanan işsizliğin yeniden %9’a doğru evrilmesi önemli. Aynı zamanda, Türkiye ekonomisindeki bazı yapısal çelişkilerin çözümü için de ipucu veriyor.
Sanayi üretimi yavaşlıyor, büyüme oranı %3’lerde, fakat kredi artışı sürüyor ve işsizlik oranı düşüyor. Türkiye’de büyüme düşerken cari açık seviye kaybederdi. Artık cari açık da direngen bir çizgiye, büyüme oranına bakmaksızın milli gelirin %6’ları düzeyine yerleşti. Kamu dengesi 2013’ün ilk altı ayında fazla verdi fakat özel sektörün dış borçlanma rakamları sürekli ileriye taşınıyor. Yine hafta içi açıklanan rakamlara göre, 2012 yılı sonu baz alınırsa özel sektörün dış borçlarında son bir ayda 5 Milyar Dolar’lık bir artış kaydedildi.
Son haftalarda faiz, kur ve borsadaki gelişmeleri fazlasıyla yazdık ve tekrar ettik. Merkez Bankası 15 Temmuz’da yaptığı basın açıklamasıyla 23 Temmuz’da faiz haddini yükselteceğini beyan etmiş oldu. Geç de olsa doğru bir karar verildiğini algılayan piyasalar, basın açıklamasını bir inatlaşmanın sona erdirilmesi olarak yorumladığı için şimdilik daha dingin bir hava hakim.
İşsizlikteki seviyenin gerilemesinde ilginç olan nedir? sorusunun cevabına devam edelim. Sanayi üretimi yavaşlarken sanayi istihdamı artıyor. Bunu açıklamak kolay değil. Teşvik ve desteklerle ilgili olabilir. Ekonomi yavaş büyürken işgücüne katılım oranının artıyor olması zaten normal. Fakat hizmet sektöründe daha çok istihdam yaratılmış olması ilginç. Türkiye ekonomisinin kamunun finansman baskısı ve dış borç bağımlılığı tehdidi altında kendine özgü çıkış yolları bulmaya başladığını umut ediyorum. Aksi halde birbirine bu denli ilintili rakamların en az birinin doğru olmadığından şüphelenmek gerekebilir.
Özel sektör ne diyor?
15 Temmuz tarihinde yani siz bu satırları okumadan beş gün önce Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na Küresel Ekonomik Gelişmeler ışığında Büyüme, Enflasyon, Dış Denge konularını içeren bir sunumda bulundu. Siyasi otorite ile Merkez Bankası arasında böyle bir koordinasyonun, bilgi alış-verişinin olması tabii ki çok doğru. Bu sunumda piyasaların durumu, Gezi Olayları ile FED Başkanı Bernanke’nin aynı günlere raslayan konuşması öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılmış. Uluslararası piyasaların, özellikle gelişmekte olan ülkelerin parasal genişlemenin sona ermesine ilişkin karardan nasıl etkilendiği karşılaştırmalı olarak incelenmiş. Belli ki Dünya’da da bizde de parasal akımdaki daralma devam edecek.
Bu daralmaya cevaben kamu kesiminin bir vergi indirimine gitmeyeceği açıklandı. Fiyat istikrarı ve finansal istikrar birlikte hedeflendiğine göre iç piyasayı hareketlendirmek üzere dış finansal girdiye olan ihtiyaç devam edecek demektir. Faiz artırımı biraz da bu senaryonun parçası. Anlaşılan geçtiğimiz yıl yaşanan ‘feda sezonu’ sona ermedi.
Piyasaların ve reel kesimin olanlara tepkisi, ne kurların ne de faizin düzeyi ile ilgili. Yüksek veya düşük faiz veya kurdan çok, özellikle dövizde istikrar daha önemli. Aksi halde, sürekli düşük kurdan şikayet eden reel kesimin kurların yükselmesinden memnun olması gerekirdi.