İmalat Sanayi Sınıf Atlamakta Zorlanıyor…

Türkiye’de sanayileşme geç başladı. Hızlı gelişti. Şu anda imalat sanayi ekonomiye yön veren en önemli güç. Ekonomiler geliştikçe hizmet sektörünün ekonomideki payı artıyor. Ancak hizmet sektöründeki gelişmeler de eninde sonunda sınai üretimde işler yolundaysa süreklilik kazanabilir. İstisnalar yok değil. Sadece turizmle, bankacılık geliri ile ayakta durabilen istikrar adaları var elbette. Fakat bu coğrafyada ve bizim ölçeğimizde bir ekonomide sanayi olmadan ayakta kalmak zor.

Cari açık…

Son dönemin en şaşırtıcı gelişmesi cari açıkta görülebilir. Kurla ithalat düzeyi arasındaki ilişki sadece tüketim mallarını etkilemiyor. Aynı zamanda yatırım mallarının ithalatında yani Türkiye’nin uzun dönemli gelirinde de fark yaratıyor. Şirketler kesimindeki öz kaynak sorunu ortada olduğuna göre kredi seviyesi de ikinci bir dinamik olarak karşımızda. Kur artarken hem kredi girişi ve maliyeti arttı hem de ihraç mallarının pazarlarında toparlanma hızı sanayi için kafi gelmedi. Bu katmerlenmiş olumsuzlukların yansımalarını simüle etmeye çalışalım.

Ekonomik büyüme için elde kalan tek kaynağın net ihracat artışı olduğu bir dönemde yatırım malı ithal edememek orta ve uzun vadede sorun olabilir. Cari açıkta asıl gelişme bugüne kadar alışılagelmiş dinamiğin tersine, cari açıktaki artışa karşın ekonomik büyümede yeterli artış hızının yakalanamamasıydı. Tersini düşünürsek, açık azaldığında küçülmeyi veya yavaşlamayı tescil etmiş olacak. Türkiye ithalat yapamadığı için cari açığın seviye kaybetmesi zaten test edilmiş bir hipotezdi. Bu defa açığa karşı esnekliği azalmış bir büyümenin nasıl gelişeceğini test edeceğiz.

İmalat sanayinde sorun büyüme değil kalite mi?

Yatırım yapma imkanları azalan bir imalat sanayinde ayakta kalmanın yollarından biri ölçeği büyütmek. Türkiye ekonomisi sanayileşme macerası içerisinde bir iki kez aynı hataya düştü. Biri 1960’lardaki devlet destekli planlı kalkınma döneminde. Bir tanesi de 1980’lerde başlayıp 1990’ların sonuna kadarki süreçte. İki süreçten ilki de ölçek büyüterek ve iç piyasa rekabetinden kaçınarak; ikincisi sadece ölçek büyüterek sürdürülmeye çalışıldı. Başarısız oldu. Şimdiki dönüşüm ihtiyacı, endüstriyel üretimden yeni nesil sanayi sonrası toplumun ihtiyacı olan ürünlerin üretimine geçiş için gerekli altyapıyı hazırlama süreçlerinde odaklanıyor.

Kısa vadede mevcut üretim tesislerini yaşatmak için yapılması gereken iyileştirme yatırımlarını sürdürebilmek önemli. Ancak zorunlu bir dönüşümün gerektirdiği insan ve teknoloji daha çok içeriden temin edilecek kaynaklarla var edilebilir. İnsan kaynağında, eğitim, kadın istihdamındaki artış gibi yapısal sorunları defalarca yazmış olduk. Yeni girişimciler yoluyla üretilecek yeni teknoloji ise daha kolay sonuca ulaşmaya uygun bir yöntem. Türkiye ekonomisinin şu anki kaynak yelpazesi bakımından çabuk sonuç olmaya yatkın olan yöntem de bu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir