Açıklanan milli gelir verileri (11 Eylül 2014) içinde bulunduğumuz ekonomik atmosferin tam bir özeti oldu. Enflasyon yükselirken, büyüme yavaşladı.
İkinci çeyrek için %2,1’lik genel büyüme oranı ilk bakışta yeterli görülebilir. İstikrarlı ekonomik koşullarda %2 ve üzerinde büyümek, birçok gelişmiş ekonominin rüyası. İlk altı aylık dönem için %3,3 olarak hesaplandığında, %4 hedefinin yakalanması elbette kolay değil. Sorun, zaten büyüme oranının yetersizliğinde değil, enflasyon ve cari açık devam ederken, düşmekte olan bir ekonomik aktiviteye sahip olmakla ilgili.
İhracat umut vermeye devam ediyor…
Net ihracat artışı dediğimiz, ihracatın ithalatı aşan oranda büyümesi büyüme oranına ciddi katkı vermeye devam ediyor. 2014’in Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında ihracat %5,5 oranında büyürken, ithalat aynı dönemde %4,6 küçülmüş. Bugünkü şartlarda, ekonomik büyümeye en büyük katkı dış ticaret kaynaklı. %2,1’lik büyümenin %1,47’si ihracattan geliyor. Aynı zamanda cari açığı baskılayan bu gelişmenin devam etmesi, enflasyon kaynaklı negatif algıyı sınırlandıracaktır.
Finans ve inşaatta büyüme…
‘Ekonomik koşullar bankacılık kesiminin kârlılığını azaltabilir’ diyorduk. Rakamlara bakılırsa, bu öngörü doğrulanmamış. Finans kesiminde %7,1’lik bir büyüme sağlanmış. Demek ki dış kaynaklı finansal akımlardaki devamlılık sektörü canlı tutuyor. Faiz oranındaki düşüşün de mali kesimin elindeki yüksek faizli kâğıtları değerli tutmasına katkı sağladığını bir kenara yazalım. Faiz haddinin düşmesi, sanıldığı gibi finans kesiminin kazançlarına balta vurmayıp, kâr yazmasına yardımcı oluyor.
Bugünkü koşullarda, yani tasarrufun düştüğü, döviz kurunun yükselmeye devam ettiği, enflasyonun yükselmeyi sürdürdüğü, tüketimde de yetersiz bir hane halkı desteği (%1,9) büyümesinin görüldüğü bir ortamda, büyümesi muhtemel tek sektör ‘inşaat’ ve ‘kamu tüketim harcamaları. İkinci çeyrek bazında, kamu ve özel kesim yatırımlarında sırasıyla %-0,9 ve %-4,1’lik bir küçülme olduğuna göre, kamu tüketim harcamaları (%2,4) ile inşaat sektörü (%2,6) imdada yetişiyor.
Konutta balon ihtimali yüksek…
Düşük büyüme konjonktürünün Türkiye için en yararlı yönü, dış açık ve enflasyon üzerindeki yatıştırıcı etkisi olmuştur. Bu defa farklı: Büyüme düşük ama enflasyon yükseliyor. Talep seviyesi yetersiz fakat döviz tırmanıyor. İçeride tüketim, yatırım ve tasarruf profili seviye kaybederken ranta dayalı ekonomik faaliyetlerin gelişmesi kaçınılmaz. Rant ekonomisinin belirli bir süre coşku ile devam edip daha sonra bir balon gibi patladığı da muhakkak. Yeni hükümetin mutlaka dikkatle izlediği ekonomik süreçlerin krize yol açmaması için üretken ekonomik aktörler ve zorunlu harcamalar üzerindeki yükleri hafifletilmesi yararlı olabilir.
2014 yılının ikinci çeyreğinde %-1,8 oranında küçülen tarım sektörünün ilk altı aylık toplam performansı %0,2’lik (binde 2)büyüme. Enflasyon üzerinde etkili olduğu bilinen işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde kontrol sağlamak, büyük oranda tarım sektörünün gelişmesine bağlı. İklim koşulları geçici olarak üretimi etkilemiş olabilir. Ancak tarım sektörü, hava koşullarını aşan bir etki altındaysa bunun üzerinde düşünmekte yarar olacaktır.