Geleneksel Milli Gelir Egzersizleri…
Hafta içerisinde, 3 ayda bir tekrarlanan ‘milli gelir çeyreği’ büyüme performansı ile enflasyon verileri yakın tarihlerde açıklanmış oldu. Ekonomi yazarlarının neredeyse kutsal ‘3 aylar’ farizalarından biri haline gelen gündemi görmezden gelmesi uygun değil.
Öncelikle, 2011 yılının son çeyreğinde belirginleşen yumuşak iniş süreci tescil edilmiş oldu. Son çeyrekteki döviz dalgalanmaları ve rezerv kaybı ve ilintili döviz girişlerindeki kayıplar, bu beklentinin oluşmasına yardımcı olmuştu. Sürpriz yok. Hükümet de, resmi ağızlardan ve belgelerden (OVP) bugünün algısını oluşturmaya çalışmıştı. Teknik durumla, algı arasındaki farkın en az olduğu süreçlerden birini yaşadık.
*Önceki yılın aynı dönemine göre
**Bir önceki dönem sonuna göre
Beklentiler dahilinde oluştuğuna göre, ‘Milli gelir rakamları ile ilgili orijinal olan ne var?’ diye baktığınızda’, yılın tamamlanması ile netleşen beklenti ve riskleri tekrarlayabiliriz.
· Dış açık azaldıkça, olumsuz katkısı da azaldığı için, milli gelirde göreli bir iyileşme yarattı.
· Milli Gelire katkı bakımından sektörler ve harcama grupları bakımından önemli farklar oluşmuyor. Mesela, özel tüketim harcamalarında beklenen daralmayı görmek mümkün değil. Kastettiğim, harcama seviyesi değil. Harcamaların milli gelir içerisindeki payı değişmiyor. Önümüzdeki günlerde problem olabilecek bir konu olmaya devam ediyor.
· Özel kesimin yatırım harcamalarında beklenen daralma gerçekleşebilir.
· Devlet bütçesi konjonktür karşıtı ya da bir stabilizatör rolü oynamaya devam edecek gibi görünüyor. Ekonomi ısındığı zaman, harcamalarını azaltmaya, durağanlıkta ise piyasayı destekleyen adımlar atabiliyor. Kamunun, bütçe yönetiminde genel iktisadi ortamı kolladığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
· Kısa vadeli ve döviz cinsinden borçlanmalarla ilgili sürprizlere açık olmak gerekiyor.
Sektörel tercihler…
· İmalat sanayinin ve inşaatın lokomotif gücüne dikkat çekilebilir. İmalat sanayinin milli gelire katkısı 2011’in ilk yarısına göre kısmi bir düşüş gösterse de yıl genelini %24’le tamamladı. İnşaatta da %5’in üzerindeki katkı seyri devam ediyor.
· İstihdam olanakları düşünülerek, her iki sektörde hareket sağlayacak teşviklerin ivedilikle gündeme getirilmesi yerinde olacaktır. Zira, imalat sanayinde ve inşaatta sermaye yoğunluğu yüksek değil. Oldukça rekabetçi bir iş ortamı oluşmuş görünüyor. Bu alanlarda, bir ölçek planlamasına ihtiyaç olabilir. Sermaye yoğunluğunun artması, kaliteyi, verimlilik ve karlılığı artırabilecektir. Aksi halde, bu seviyelerden sonra milli gelire katkı bakımından tıkanıklık gözlemlenebilir.
Enflasyon…
Fiyat artışlarındaki son durum da beklendiği gibi… Enerji fiyatlarındaki risk gerçekleşti ve devamı da gelebilir. Dövizin tansiyonu düşmüştü, yeniden yükselmeye başladı. Dövize bağlı girdilerle gıda fiyatlarındaki olumlu fiyat gelişmeleri birlikte ele alınmalı. İki etki birbirlerini nötralize etse bile, enflasyonun yılsonunda planlanan %5’lik sınırı aşması kaçınılmaz görünüyor. Doğalgazla ilgili zammın Nisan ayı hesabına dahil olacağını da gözden kaçırmamak gerekiyor. Doğalgazda zam oranı bu kadar yüksek olmasaydı, Nisan ayı hesabını bahar aylarının tarımsal fiyat düşüşleri dengeleyebilirdi.