Enflasyon direnci…

Enflasyon direnci…

Vergi kaynaklı zamlardan sonra yapılan enflasyon tahminleri netleşti. Zamların enflasyon oranına etkisi %0,8 olarak hesaplanıyor. Yılsonu itibariyle hedef ve gerçekleşmeler değerlendirildiğinde, fiyat istikrarı ile ilgili birkaç yapısal sorundan bahsetmek isabet olur. 
On yıllık genel bir bakışın ortaya koyduğu; enflasyonda %5’lik hedefin zorlu bir viraj olduğu gerçeği. 2001 krizinde bıçak gibi kesilen talep ve ardından kontrol altına alınan kamu açıkları daha ilk yılında enflasyon hedefinin gerçekleşmesini sağlamıştı. Düşen faiz giderlerinin de katkısıyla sonraki üç yıl da hedeflerin altında bir fiyat artış seviyesi elde edildi.

2006 yılından itibaren bugüne dek (2009 ve 2010 hariç) enflasyonun hedeflerin üzerinde gerçekleştiği görülüyor. Bu sürecin işaret fişeğini de 2006’daki döviz şokunun ateşlediğini düşünüyorum. Hatırlayacaksınız, yılın ortasına doğru dövizde ciddi bir artış trendi görülmüştü. 2007 ve 2008’de devam eden fiyat artışları, tıpkı 2001 krizi ertesinde olduğu gibi, azalan taleple birlikte düştü. Talep, bu defa küresel krizin etkisiyle erozyona uğramıştı.

Asıl problem, sonrasında yani 2009 ve 2010’daki başarının ardından, 2011’de yeni bir kısırdöngünün içine giren enflasyon seviyesinde. Yıl boyunca enerji ve işlenmemiş gıda fiyatları, yılsonunda ise dövizle birlikte vergi kaynaklı zamların etkisi görülebilir. Bu noktada bizim açımızdan önemli olan 2011 yılının sonundaki döviz kuru. Kurdaki hareket hem 2011 son ay enflasyonunu, hem de geçişkenlik yoluyla  2012 yılı başındaki fiyat artışlarını tetikledi.

On yıllık periyotta fiyat artışları konusunda ortak noktaları birleştirdiğinizde ortaya çıkan resme bakalım. Enflasyonun beklentilerin üzerinde gerçekleşmesinde, çok genel iktisadi neden-sonuç ilişkileri de var, Türkiye’ye özgü sorunlar da…

1-      Döviz kurundaki tırmanış kesinlikle fiyat artışlarına hem de kademeli olarak yansıyor. Bu noktada ara malları üzerinden ‘ithal edilen enflasyon’ olgusu ortaya çıkıyor.

2-       Enerji ve gıda fiyatları, Türkiye’deki enflasyon üzerinde kritik önemde.   

3-       Merkez Bankası hedef belirlerken gerçekçi davranmadığı takdirde, bu hedefler, piyasada fiyatlardaki eğilimin mutlaka resmi beklentinin üzerinde gerçekleşeceği şeklinde algılanıyor.

4-       Vergi oran artışlarını baz alan zamlar, vergi artışındaki oran değişiminin üzerinde gerçekleşiyor.  ÖTV’nin tekniğinden kaynaklanan, ‘vergiden vergi alınması’ sonucunda enflasyon üzerindeki etki katmerli hale geliyor.

%5’i yakalamak çok önemli…

Sayılan yapısal sorunlar arasında en çok vurgu yapılan unsurların ‘döviz kuru’ ve ‘beklenti yönetimi’  gibi Türkiye ekonomisindeki ‘serbest radikaller’den oluştuğu görülecektir. Yani yapılması gereken sadece ‘engelleri ortadan kaldırmak’. İnce eleyip sık dokuyup, sonra da beklentinin %20 ile %100’ü üzerinde enflasyon oranı farkına ulaşmaktansa, döviz kurunun reel kur (olması gereken) seviyesinde olmasına ( bugün için TL’nin devalüe olmasına demek gerekir) izin verilecek ve resmi hedefler saptanırken temenniler değil gerçekçi oranlar deklare edilecek. 2012 yılını son on yılın en düşük enflasyon oranı ile kapatmışken, artık %5 eşiğini zorlamanın anlamlı olacağı görülüyor.

Sanayi üretimindeki toparlanma geçici mi?

2012’nin Kasım ayı sanayi üretimi rakamları beklentinin üzerine çıkınca kafalarda soru işaretleri oluştu. Üretim artışının bu denli yüksek çıkmasında takvimin payı büyük. 2012 Kasım’ında bayramdan kaynaklanan işgünü kaybı yoktu. 2011 yılında ise Kurban Bayramı Kasım ayına rasladığı için iki Kasım ayının üretim kıyaslanmasında fark büyüdü. Böyle dönemlerde okuyucuların takvim etkisinden arındırılmış göstergeleri itibar etmesi daha uygun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir