Ekonominin özeti büyüme rakamları

-Nisan ayını gördükten sonra bir önceki yılın büyüme performansı önemli mi?

-Evet. Çünkü sadece ekonominin geçmiş performansına değil yönüne ilişkin ciddi bir veri seti sunuyor.

2012 yılında Türkiye %2,2 büyüdü. Şahsen tahminim %2,5 ile %%2,9 arasında bir nokta idi. Beklenenden düşük bir oran.

Dikkat çeken başlıklardan en önemlisi tabii ki özel kesimin küçülmesi. Ekonomi %2,2 gibi yetersiz bir oranda büyürken dahi özel sektör bu oranı yakalayamadı. Özel tüketimde %0,7, yatırımda %4,5 oranında düşüşler var. Açığı kapatıp büyümeyi sağlayan, kamu sektörünün tüketim ve yatırım harcamaları. Ekonomi yönetiminin bu değiş-tokuşu tercih etmesinin sakıncalarından yeterince bahsetmiştik.

İkinci vurgu, cari açıkla büyüme arasındaki ilişkinin boyutları olmalı. Türkiye 2011 yılında %8’in üzerinde büyümüş, cari açık tehlikeli boyutlara varmış, milli gelirin %10’una tırmanmıştı. Bir değiş-tokuş da bu noktada, cari açığın GSYİH’nın %6’sına düşürmek için büyümeden %6 oranında fedakarlık ederek gerçekleşti.

Bütçeyi gözden kaçırmayalım…

Ekonomi politikasındaki tercihin iç talebi baskılama üzerine inşa edildiği ortada. Fakat bu arada kamu talebi tam gaz devam ediyor ki, bu olgunun doğru bir tercih mi ? yoksa savurganlık mı ? olduğu tartışmalı . Özellikle cari transferlerde artış eğiliminin altı çizilmeye devam edilmeli. Devlet, para harcarken bütçe disiplininden taviz vermeye yanaşmadığı için kaynakları daha verimli alanlardan çekmiş oluyor. Yıl içinde vurguladığımız konulardan bir diğeriydi. Konuyu biraz daha teknik düzeyde açıklamak gerekiyor.

Ekonomi küçülüyor, devlet büyüyor…

Büyüme rakamlarına bakılırsa, kamu sektörü tüketim harcamalarını %7,1, yatırım harcamalarını %21,4 artırmış görünüyor. Özel sektörün ve hanehalklarının küçülme boyutlarından ise yukarıda bahsetmiştik. Sanırım kamu finansmanında bir türlü anlaşılamayan nokta, ekonomi küçülürken vergi gelirlerinin artırılmasının başarı olarak algılanmaya devam etmesi. Normal bir vergi sisteminde bir yıl önce ekonomi %8,8 büyümüş ise izleyen yılki vergi tahsilatı paralel bir seyirle artış gösterebilir. Dolayısıyla kamu harcamalarında da benzer bir tempoyu sürdürmenin, küçülmeyi telafi edici harcamalarda, yatırımlarda bulunmanın mali altyapısı hazırlanmış olur. Zira, bir yıl öncesinin geliri bir yıl sonra beyan edilip tahsil edilir. Artan oranlı dolaysız vergi ‘otomatik stabilizatör’ işlevini bu sayede yerine getirir. Türkiye ekonomisi bu imkandan yoksun maalesef.

Bütçede yapılan yanlışla, cari açığın finansmanında yapılan hata birbirinden farklı değil. İkisinde de kısa vadeli kaynaklar tercih ediliyor. Bu yanlışlıklar da ekonomi politikasındaki başarıyı sınırlıyor.

Kaynakları etkin kullanmak için…

Yerleşik hanehalkı tüketiminin payının milli gelirin %66,3’ünü, özel sektörün yatırım harcamaları payının da gelirin %18,9’unu oluşturduğunu not edelim. Faaliyet hacmini desteklemek için bu kesimlerin elindeki harcama potansiyelini genişletmek mi? ,yahut bütçeyi sıkı tutmaya devam ederek kamu yatırımlarını %21,4 artırmak mı ? uygun tercih olacaktır. Ekonomi içerisindeki ağırlığı %85’lere varan özel kesimin talebini uyarabilmek, elindeki harcama potansiyelini serbest bırakmakla mümkün. Bu vesileyle vergi politikasındaki orta ve uzun vadeli seçenekler de tekrar gözden geçirilmeli.