Haftanın yoğun gündemi arasında üzerinde durulacak birkaç veriden biri dış ticaretin durumu idi. Ağustos ayından itibaren dış ticaret verilerinde farklılaşma görülebilir. 2014 yılının sürükleyici gücü ihracat. İhracat artışının devamlılığı hem büyümeyi hem de cari açığı etkiliyor. Kur, son sekiz ayın zirvesini gördüğünde net ihracat katkısının artmaya devam etmesi bekleniyordu. Fakat, anlaşılan döviz kurunun zorlaması sınırlarına dayandı. Dış satım ürünlerinin imalatında kullanılan ara malı (hammadde) ithalatında geçen yılın aynı dönemine göre azalma görülmesi, ihracatta sınırın zorlandığını bir başka açıdan teyit ediyor. Keza, ihraç ürünlerinin kalitesindeki görünüm de yeni bir vizyon ortaya koyamıyor.
İhracat %2,9, ithalat %7 arttı…
TÜİK verilerine göre, ihracat 2014 yılı Ağustos ayında, 2013 yılının aynı ayına göre %2,9 artarak 11 milyar 440 milyon dolar, ithalat %7 artarak 19 milyar 476 milyon dolar olarak gerçekleşti. Her şeye rağmen, 2013 ve 2014 Ocak-Ağustos dönemleri karşılaştırıldığında dış ticaret açığında %20’lik bir düzelme göze çarpıyor. Cari açığın bu yılki yumuşak karnı, açık miktarı ne kadar azalırsa azalsın açığın milli gelire oranında beklenen düzelmeyi sağlamaktan uzak olması. Çünkü kur artışı, milli gelir rakamının dolar cinsinden değerini küçültecek.
İleri teknoloji ihracatı çok cılız…
2014 yılı Ocak-Ağustos döneminde yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracat içerisindeki payı %3,3. İçinde bulunduğumuz süreçte hazırlanmakta olan adeta ithal ikameci politikanın temelinde ithalatın azaltılması bulunuyor. Dışarıdan ithal etmek yerine iç piyasada tüketilen pek çok ürünü yurt içinde üretmeye dayalı çalışmaların desteklenmesi gerekir. Türkiye’nin ithal eğilimleri gözönünde tutulduğunda, yüksek ve orta ileri teknoloji içeren ürünlerin toplam dış alım içerisinde %55,8 gibi bir ağırlığa sahip olduğu anlaşılıyor. İthal ikamesi uzun vadede ihracatı da canlandıracak potansiyele sahip olabilir.
Enflasyon ve ithalat ilişkisi…
İlk sekiz aylık rakamlara göre hammadde ithalatı toplam dış alım içinde %73,2’lik orana sahip. Geçen yılın aynı dönemine göre cüz’i bir düşüş görülse de enflasyon konusunda fikir verebilecektir. İhracatta sürdürülebilir bir iyileşmenin devamı ara malı alımına bağlı olduğuna göre, kurun artması ihraç ürünleri maliyetine olduğu kadar fiyatlarına da yansıyacak hatta yansımış demektir.
Elektrik ve doğalgaz fiyatları üzerine konulan %9’luk artış oranı hem kur farkını hem de uzun süredir tüketiciye aktarılmayı bekleyen maliyet baskısını hafifletmeyi amaçlıyor. Ekim ayı enflasyonu hesabına dahil edilecek zamların fiyat istikrarını tEylül tercihine göre daha az etkileyeceğini varsaymak mümkün. Eylül aylarının kronik enflasyon döngüsüne bir de enerji fiyatları dahil edilseydi %10 sınırı kolayca aşılmış olacaktı.
Türkiye ekonomisi hafif ticari araç mı?
Kişi başına düşen milli gelirin dolar olarak hesabı Türkiye ekonomisini yeni bir sınıflandırmaya dahil edebilir. 10 Bin Dolar’lık barajın altında kalmak uluslararası platformlarda gelişmiş ekonomilerle yakınsama hızını azaltan bir Türkiye ekonomisi tablosu çizecektir. Dolar tüm Dünya’da artış gösterdiğine göre bu etkinin daha çok psikolojik boyutu dikkat çekecektir.
Hafta içi açıklanan veriler, Türkiye’de faaliyet gösteren 2.646.117 KOBİ’nin toplam girişim sayısının %99,8’ini oluşturduğunu anlatıyor. İhracatın %59,2’si, ithalatın ise %39,9’u KOBİ’ler aracılığıyla yapılıyor. Faktör maliyetiyle katma değerin %54,2’si KOBİ’ler tarafından üretiliyor. Türkiye ekonomisini hafif ticari araca benzetiyor olmaktan kastım buydu. Bu konuya daha sonra dönebiliriz.