Dış ticaret lehte gelişiyor…

2014 yılının ilk çeyreğine ilişkin dış ticaret rakamları açıklandı. Açıktaki gerilemenin içinde yine ilginç bir altın ihracatı katkısı görünüyor. Altın hariç dış dengede beklendiği gibi pozitif bir eğilim görülüyor. Dış ticarette döviz kurunun getirdiği avantaj geçici olduğuna göre, önümüzdeki dönemde başka koşulların da lehte gelişmesini beklemek zorundayız. Avrupa ekonomisinde hareketlilik artarsa ihracattaki avantajımız sürdürülebilir hale gelir. Diğer faktör, Türkiye’nin büyüme rakamlarının %2-3 aralığında kalması. Maalesef, şimdilik öngörüler bu yönde. Büyümeden taviz vermeden veya küçülmeksizin ihracatta sıçrama sağlamayı henüz beceremedik. İhracatla ilgili kalıcı iyileşme için umut vaad eden diğer alan dış ticaret hadleri. Kabaca, ihracat fiyatlarının ithalat fiyatlarına bölünmesinden elde edilen hadler konusunda son dönemde Türkiye lehine bir eğilim göze çarpıyor.
Enflasyon hala yüksek…
Geçtiğimiz Çarşamba günü Merkez Bankası Enflasyon Raporu açıklandı. Enflasyon Raporu önemli bir belge ve niyet beyanı özelliği taşıyor. Ciddiye almakta yarar var. Olayı basitleştirerek anlatmaya çalışırsak, Türkiye ekonomisinin 2014 yılı sonu resmi enflasyon hedefi %5. Merkez Bankası’nın belirli hesaplamalarla yılsonu itibariyle beklediği enflasyon oranı %7,5. Şu anda enflasyon %8’i aşmış durumda. Fiyat istikrarını etkileyen bir numaralı faktör döviz kurları ve efektif talep olduğuna göre, kurların istikrarlı, talebin de aşağı yönlü gelişmesi gerekiyor. Talep üzerindeki başat etkenlerin başında faiz haddi geliyor.  Faiz haddi krediler üzerinde etkili olurken, talepteki genişlemenin önüne bir de kredi kartları ile ilgili düzenlemeler getirildi. Döviz kuru da nispeten istikrara kavuştu. Petrol fiyatlarında da aşağı yönlü bir hareket var. Sorunun çözümü için Haziran sonrasını beklemenin nedeni, kur kaynaklı fiyat geçişlerinin etkisini yitirmesi ile siyasi havanın netleşmesi olmalı.
Faizde ibre aşağıya doğru…
Enflasyonda kayda değer bir mesafe kaydetmek için bir iki aya daha ihtiyaç var. Tüketici kredilerindeki dramatik düşüş reel sektöre yansımaya başlayacaktır. Yatırım talebini de etkileyecek bu gelişmeler, talebi kamu sektöründen gelecek sinyallere bağlı kılıyor. Döviz kurunda bugünkü durum sürdürülürse faizde indirim beklemek olağan ve doğru olacaktır. İçinde bulunulan süreç, Merkez’in siyasetin baskısını hafifletmesi için cazip bir fırsat olarak değerlendirilmeli.
İstikrar pozitif beklentiye eşdeğer…
Dünya ekonomisinin ana oyuncularından IMF, Türkiye ile ilgili büyüme tahminini aşağı yönlü revize etti. Standart and Poors (S&P) Türk Hazinesi ile yeni bir derecelendirme anlaşması için sayfa sayfa beyanatlar yayınlıyor. İç pazarda ise özellikle kur baskısının hafiflemesi, seçim sonrasında bir istikrar havası estiriyor. Türkiye ekonomisinin dış aktörlerdeki algısı ile iç piyasadaki yorumlar arasında fark büyümeye devam ediyor. Reel kesimin beklentilerindeki olumlu değişim, düşük ama sürdürülebilir büyümenin artık Türk ekonomisinin kabul edilen bir gerçeği haline geldiğini gösteriyor.
Finans kesiminin güç kaybı önlenecek…

Dünya ekonomisinin de etkisiyle finans kesiminin kar kayıpları devam ediyor. Faiz oranındaki iniş-çıkışlar, bireysel ürünler üzerindeki regülasyonlar belirsizlikleri artırdı. Merkez, seçimden önce borsayı ve özellikle bankacılık hisselerini uçuran açıklamasının arkasında durup munzam karşılıklara faiz ödeme noktasına gelebilir. Finans piyasasını sadece regüle etmek çözüm değil. Fonların geri çekilmesini önlemek için bankacılık alanındaki kar erozyonunun etkilerini hafifletmek gerekiyor.