Kocabaşlar bir haftadır “açılım” mı “saçılım” mı karar veremezken ve gelişmeler de ekonomik gündemden rol çalarken durum “kaçınım” haline geldi. Ama piyasa ekonomisi hala krizden çıkış senaryolarını emanet ettiği kâhinlere ihtiyaç duyduğuna göre, önümüzde uzun bir yol var demektir.
Biliyorsunuz krizle ilgili “yaratıcı” ifadeler, kendisini alfabenin çeşitli harfleri ile göstermeye başlamıştı. “V” ile hızlı bir çıkış, “U” ile dipte uzun bir süre oyalanan ama daha dik bir çıkış öngörülüyordu. Sonra benim de dâhil olduğum bir başka zümre “W” açılımı yaptı. Yani halk arasında “testere ağzı” olarak adlandırılan çıkış sembolü.
Testere ağzına göre daha dalgalı görünse de “W”nin gerçeğe yakın bir varsayım olduğu yavaş yavaş anlaşılıyor sanırım. “W”nin bir başka özelliği de, Türk alfabesinde bulunmayan ama açılıma dâhil edilebilecek bir harf olması. “Açılım olsun diye krizden bile “W” şeklinde çıkıyoruz görün bakın ey Avrupa Birliği, ey Amerika” denilebilir. “Açılım fikri tümüyle kendi sivil inisiyatifimizin kararlılığı ile alınmış bir karardır” cümlesi de şık durur hani. Yakında Irak’tan çıkmaya hazırlanan ABD’nin, çıkarken Türkiye toprakları üzerindeki üs ve limanları kullanmak için, Talabani, Barzani ve Kuzey Irak’ta fink atan bilumum örgütle anlaşıp, “Yahu şu Türkiye’yi biraz rahat bırakalım, bizim onlarla bir işimiz var” demesi ise telaffuz edilebilir cümleler arasında olmayabilir. “Biz bölgedeki güçlerle anlaştık, buraları model ülke olarak size emanet edeceğiz, siz de terörün bitmesinden kaynaklanan siyasi havayı oya tahvil edebilirsiniz” denmiş olması da tümüyle abes olur.
“W” açılımı gördüğünüz gibi ekonomi dâhil her şeyi kapsayan büyülü bir fener (bu büyülü fener sözünü Dostoyevski veya Tolstoy’dan hatırlıyor gibiyim; alın size bir saçılım daha!) gibi hareket ettirdikçe duvarda çeşitli akisleri olan bir açılım.
Neyse… Bugünü daha iyi anlamak için ekonomiden rol çalmanın yakın geçmişine bir bakalım önce.
2007 yılını hatırlayınız. Önce Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı, ardından 367. madde meselesi, sonra Anayasa Mahkemesi kararı. Ardından Genelkurmay bildirisi ve genel seçimler. %47. Yeni ekonomi yönetimi. Cumhurbaşkanı’nın seçilmesi ve bundan sonra Cumhurbaşkanı’nın halkoyuyla seçilmesi ile ilgili referandum. 2008’e gelince, kapatma davası, davanın sonuçlanmasını beklerken yapılan tartışmalar, sonuç alındıktan sonra gelen iyimser havanın tadına varmadan gelen kriz. Ergenekon’un yeni sürümü de cabası. “Teğet mi geçti?” derken kabinedeki revizyonla birlikte yeni bir ekonomi yönetimi. Yüzde %13,8’lik küçülme ve şimdi de açılım.
İki yılda bu denli sorun yaşayan bir ülkede ekonominin lafı mı olur?
Artık şu “W”nin şeklini şemailini de gösterelim de ekonomi mi yazıyorsun siyaset mi yapıyorsun diye soran olursa, cevabımız belli olsun.
Yukarıdaki sekiz ayrı gösterge ekonomide reel kesim güven endeksini oluşturmak üzere hesaplanan unsurlardır. Grafiğin çok açık anlattığı konu, ekonominin geçtiğimiz aylarda yukarıya doğru, krizden çıkışa yönelik olarak gelişen değişkenleri belirli bir olgunluk seviyesine gelmiş; bundan sonraki aylarda yatay veya geçici olarak aşağı yönlü hareket gösterebilecektir. Yani “W”nin ortasında ters “V” gözlemlenebilmektedir. Bu arada her halükarda reel kesimin güven seviyesinin krizin dip noktasının çok üzerinde olduğu not edilmelidir.
İkinci grafikte ise diğer ekonomik değişkenlerdeki hareketlerin çeşitli ağırlıklarla yansıtıldığı daha yumuşak iki eğri mevcuttur. Bu noktadan bakıldığında keskin düşüş ve çıkışların normalize edilmesi sonucunda, “W”nin şekil olarak doğru, eğilim çizgisi olarak yukarıya dönük bir meyille ekonomik tabloyu başarılı şekilde resmedeceği gözlemlenebilir.
Sonuçta krizin oynaklık katsayısı azalmıştır. Ekonomik göstergeler daha dar bir bant içinde titreşim gösterebilecektir. Dahası, yıl sonuna doğru ve 2010 yılında görülecek matematiksel büyüme, ekonomik aktörlere motivasyon sağlayacak, ancak tüketici bakımından “yahu biz bu büyümeyi niye hissetmiyoruz?” sorusu 2010 yılının ortasına dek sürebilecektir.
Sözün özü: Dış kaynakların gelişen ekonomiler arasında Türkiye’yi örnek göstermesi, krizden çıkışın Türk alfabesinden bir harfle ifade edilemeyeceğinin bir başka delilidir.
merhaba uğur bey yazılarınızı ilgiyle izliyorum ancak bu yazınızdaki bir hatadan bahsetmek istiyorum…367.madde değil 367 milletvekili katılımı yani meclisin 2/3’lik çoğunluğu…bir de 2007 ve 2008 deki sorunlardan bahsedip ülkemizin bu sorunlar üstüne ekonomik açılımının düşünülemeyeceği çok doğru bir tespit bence…
Can Bey;
Yazılarımın bu denli dikkatli okurlar tarafından satır satır okunmasına sevineyim mi? yoksa böyle bir hatayı nasıl yaptığıma üzüleyim mi? bilemiyorum. uyarınız için teşekkürler.
Dile getirdiğiniz “açılım”, “saçılım” ve ” kaçınım” kelimeleriyle ülkemizin bu güncel sorununu özetlemeniz pek hoş olmuş. Teşekkür ederim…
Sayın Uğur hocam yaptığınız tespitlerden bazı noktalar çıkardım. Bu zamana kadar yapılan krizden çıkış yolu aramaları genelde deneme yanılma yoluyla yapılmış gibi görünüyor; bir sistematiği yok gibi. Bununla birlikte yapılanların başarısızlığı genelde gündemi başka yönlere çekiyor veya gündemde olan konularla yapılan siyasi değişikler örtülüyor. Aklıma şu soru geliyor, bu ekonomik kriz siyasi çevrelerin işine mi yaradı acaba?
ismail; ekonomik krizin siyasilerin işine yaraması için ekonomik krizin kaybettireceği oy sayısından daha büyük kayıplardan korkmuş olmaları gerekir. yani bir darbeden, iç karışıklıktan veya yapacakları yeni bir düzenlemenin ortaya çıkaracğı yankının ekonomik krizin ötesine geçmesi gerekir ki ekonomik krizi diğerlerine tercih etsinler. bilmem anlatabildim mi?
toplumun vicdanını krizden daha çok yaralayıcı bir şey mi olması gerekiyor yani?