Demokrasi, Yapay Zeka, Görünmez El

Geçtiğimiz günlerde Irak‘ta yapılan genel seçime nüfusun yarısından fazlasının katılmadığı açıklandı.  Orta Doğu’da bu cinsten seçimlerde katılım oranından çok, oy oranları dikkat çekerdi. İktidardaki partinin oyların tamamını aldığı ya da diktatörün mesela amca oğluna kurdurduğu temsilî partinin %10 oy aldığı göstermelik seçimler mebzul miktarda olurdu. 

Görünen o ki; 2 yıldır sürekli değişen sıcak gündeme karşın arada bir günyüzüne çıkan ‘bu hâliyle demokrasinin siyasi temsil kabiliyetini yansıtamaz hâle geldiği’ konusu, biraz daha tartışılmalı.

Gerek ulusal seviyede gerekse uluslararası hukukun tesisinde temsil sorununun aynı dönemde gündeme gelmesi ilginç. Trump‘ın Kudüs kararından sonra bir de İran‘la imzalanan nükleer programın kontrolü ile ilgili anlaşmayı tek taraflı feshi ve bu kararların uluslararası toplum tarafından kabul görmemesi, bir vicdanın olduğu kadar bir boşluğun da işareti olmalı. 

Demokrasi terimi eski Yunan‘dan bu yana temsil oranını artırarak içi doldurulan bir kavram… Magna CartaBill of Rights ve sonunda Fransız İhtilali… Demokrasi anlayışı tüm dünyaya yayılırken, krallıklar, imparatorluklar kendilerini ‘halk yönetimi’ne; bazen de bizde olduğu gibi Jacobenizme karşı savunamayıp yıkıldılar ya da dönüştüler.

Bugünkü anlamıyla demokrasi anlayışı, düzeltmeleri saymazsak uzunca bir yeni kabule, otomatik bir temsil şekline doğru evrildi. Uluslararası organizasyonlar da neredeyse tartışmadan hâli kalmayı başardı. Demokrasi, dünyayı bugüne adeta bir ‘yapay zeka, bir mucize ezberiyle getirdi.

Son yıllarda saldırgan, içe dönük, genel refah üretmekten aciz görüntüsü ile demokrat olmayan demokrasiler çağı’ başlamış görünüyor. Sebebi ekonomideki değişim olmalı. 

‘Görünmez el’ varsayımı

Piyasa ekonomisinin hem bireyin hem de milletlerin (Adam Smith‘in kitabının adının ‘Ulusların Zenginliği’ olduğunu hatırdan çıkarmayalım) zenginliğini sağlayacağı vaadi nasıl dizayn edilmişti?

Çıkarını düşünen birey, üretimini artırıp kendisini zengin edecek, uzmanlaşmayla sağladığı verimlilik ve kazanç artışını topluma yayılacak, milletler de yine verimlilik artışı sayesinde yakaladıkları maliyet yönünden tasarruflu ürünlerle diğer ulusların ucuz ürünleri arasında yapacakları alım-satım sayesinde refahlarını artırmış olacaktı. İşgücü piyasası da benzer şekilde ücretler aracılığıyla kendi kendini denetleyecek, sonuçta ‘görünmez el’ hem üretimi hem de fiyatları ve ücretleri düzenleyerek tüm dünyanın mutlu-müreffeh yaşamasını sağlayacaktı.  

O günün şartları (18. Yüzyılın sonu) makineleşme, uzmanlaşma ve Fransız İhtilali ile gelen demokrasi rüzgarlarının birlikte var olduğu bir Zeitgeist’i (Zamanın Ruhu) ortaya çıkarmıştı.  1929‘daki ‘Büyük Buhran’la birlikte,  görünmez el gerçekten görünmez olunca, ekonomi Keynes‘le, demokrasi savaşla terbiye oldu. 2. Dünya Savaşı sonrası yeni bir revizyon ile demokrasi-piyasa ekonomisi partnerliğinin kurumsallaşma seviyesi arttı.   

Sanayi 4.0 ve/veya Yapay Zeka yeni bir ‘görünmez el’ mi? 

Görünmez el ekonomisi ve demokrasisi 21. Yüzyılın başındaki global kriz ile birlikte çökmüş görünüyor. Küresel krizden bugüne artan işsizlik ve borç sorunu demokrasileri tehdit edecek boyutta. IMF‘nin Mali Gözetim Raporu‘na göre küresel borç miktarı 2016 yılında, 2009 yılında görülen tarihi zirvenin %12 üzerinde gerçekleşerek bir rekora imza attı

İşsizlik ve göç sorunu Batı standartlarındaki yaşamı aşındırdıkça, çağdaş demokrasiler agresifleşiyor. 

Seçmen radikalleşince uluslararası sorunların çözümünde izlenmesi gereken makul yollar tüketilmeden savaşçı çözümler yürürlük kazanıyor. Militarize olan yönetimler içeride ekonomiyi ve siyaseti de ‘kumanda demokrasisi/kumanda ekonomisine dönüştürüyor. 

Batı demokrasilerinin fordist üretimden emekli seçmeni, robotik-sanal bantın ürününü ve politik tercihlerini değil kampların, blokların, sosyal güvencenin, 20 yıl sonrası belli bir ekonomi-siyaset çizgisinin varlığını arıyor . Yeni sermayenin sahipleri ise bu bedelleri ödemek istemiyor.

Teknolojinin görünmez eli demokrasinin bugünkü yapısıyla refah artırıcı bir işlev göremediğini hatırlatıyor. Görünmez el tasarımını ‘sihirli el zannederek hata yapan merkez ülkeler, 200 yıl sonra demokrasinin içini yeniden doldurmak zorunda.

Göç, işsizlik, kötü gelir dağılımı, çevre sorunları, savaş, nükleer silahlanma, kadın hakları, azınlık hakları gibi konularda mesafe alamayan bir demokrasi-ekonomi ikilisinin görünen ele ihtiyacı var. Tabii bu defa düzeltme değil bir değişim yapılması şartıyla. Zira, ekonomik değişimlerle siyasi yapı arasındaki uyumsuz-sorunlu zaman serileri sıklaşarak, bir yapı sökümü olmaksızın işlerin içinden çıkılmasını imkansız hâle getiriyor.