Eski Çin’de bir efendi, hekimler ailesinden bir hekime, meslekte hangisinin daha hünerli olduğunu sormuş. Adı Çin’de tıp bilimiyle özdeşleşecek kadar ünlenmiş bu hekim, şöyle yanıtlamış onu: “En büyük ağabeyim hastalığın ruhunu daha şekillenmeden görüp uzaklaştırır; bu nedenle adı evin dışına çıkmamıştır. Ortanca ağabeyim hastalıkları daha çok başlangıcında sağaltır; bu nedenle adı mahallenin dışına çıkmamıştır. Bana gelince, ben damarları deler, ilaçlar yazar, tene masajlar yaparım: Bu nedenle adım zaman zaman dışarı çıkıp efendilerin kulağına dek ulaşır”
Bir senedir “kriz geliyor” diye yazanların, ne “felaket telalığı” kaldı, ne “müzmin muhalifliği”. “Hükümet karşıtlığı” zaten “elde bir”. Üstelik şimdi en çok, yukarıdaki hikayedeki gibi, “her şey normal ama, bu münafıklar alışmış vatandaşı tedirgin ederek prim toplamaya” diyenlerin sesi çıkıyor.
Diş macunu tüpten, cin şişeden çıktı bir kere.
Bundan sonra ev halkı bütün gün ekranın karşısında;
– “N’olmuş N’olmuş, Dolar 1,40 mı olmuş?”, “Bey ben sana demedim mi? KEY parasına dokunmadan git Dolar al” diye,
– “Ama bak bu bankacı çocuk tekrar düşecekmiş diyor hanım”,
– “Geçen gün de bu esmer kız doğruları söylüyor diyordun, ertesi gün çalıştığı banka batmış, işsiz kalmış” diyalogları arasında gidip-gelen kriz, evin hanımı yemeğin piştiğini söyleyene kadar devam eder. Yemek yenip sıra kahvelere geldiğinde, ekranda bu kez doların düşmeye, faizlerin yükselmeye başlamış olması normaldir.
Bundan sonra kurtarma operasyonlarının gidişatı, maliye bakanlarının toplantıları, açıklamalar, raporlar, kurtarıcılar… İşin en kötü tarafı bunların bile bütün maliyetinin sizin-bizim cebimizden çıkacak olması.
Türkiye’nin krizden Batı ekonomilerine oranla daha az etkileneceği varsayımı yanlış değil. Türkiye’deki tüm bankaların aktif toplamlarının, mesela Almanya’da orta halli bir bankanın büyüklüğü ile eşdeğer olması, krizin varlığını değil derinliğini azaltan bir faktör. Diğer bir neden de, krizler konusunda engin tecrübeye sahip bir özel sektör ve tüketici yapısının mevcudiyeti.
Her şeye rağmen, birbirimizi kandırmayalım. Krizden etkilenmemek mümkün değil. Borsanızdaki yabancı tasarruf sahiplerinin oranı %70’den aşağıya düşmüyorsa, milli gelirinize yakın rakamlarda bir dış borcunuz varsa, petrolde, doğalgazda dışa bağımlıysanız, yurt içinde faaliyet gösteren yabancı bankaların yönetim merkezlerinde kriz varsa, hiç değil.