Covid’le sayısı artan yeni bir iktisadi ünite: ‘(T)üretici’

Türkiye’den bahsedersek internet alışverişinin ne kadar hızlı arttığı bir haber değeri bile taşımıyor. Bundan daha önemlisi internet alışverişini tercih edenlerin giderek alışveriş tutarını artırması. Artan alışveriş sayısı ve harcama tutarına ek olarak e-ticarete konu olan mal ve hizmetlerde de doğal olarak bir çeşitlenme gözlemleniyor. Bu çeşitlenme B2B
(şirketten şirkete), B2C(şirketten tüketiciye), C2C (tüketiciden tüketiciye) gibi varyanslarıyla e-ticaret kanalının evrimleşmesine yol açtı (https://www.iyzico.com/blog/b2b-b2c-ve-c2c-nedir-arasindaki-farklar-nelerdir/) Bugün yoruma ihtiyaç duyulan başka bir değişim ise tüketicinin artık tüketim amaçlı ürün icad edip bunu talep etmesi anlamına gelen (t)üretici aşamasına geçiş olmalı. Yani: ‘C2B’

J.Babtiste Say’ın (https://tr.wikipedia.org/wiki/Jean-Baptiste_Say) Mahreçler Kanunu’nu hatırlayalım: ‘Her arz kendi talebini yaratır’ demişti Say.  1929 Bunalımı ile hızlıca rafa kaldırılan bu yaklaşım artıkher talep kendi arzını yaratır’ olarak okunmalı.

Biraz daha netleştirelim. (T)üreticiye dönüşen tüketici davranışı gerçekten oluştu mu? Zorlama bir kavramlaştırma mı? Sosyolojik, psikolojik ve iktisadi sonuç yaratacak kadar önem taşıyor mu? 

Covid-19 sürecinde bildiğimiz can sıkıntısı ile oluşan arayış, tüketicilerin, tüketimin nesnesini değil bizzat tüketim eylemini de arzuladıkları bir dönemin kapısını açtı. Karantinadaki tüketici, tüketime yüklediği ‘ihtiyaç karşılama’ işlevinin yanısıra, iletişim, sosyalleşme gibi yan işlevleri alıştığı biçimiyle karşılayamadı. Tüketici, evde bilgisayarının başında üretebilmeyi sürdürürken ürettiği katma değeri sarf ederek dahil olduğu psiko-sosyal statünün farkındalığını yaşantılamaktan uzak kaldı.

C2B’ye geçiş…

Sanal da olsa, C2B kategorisine dahil olarak tedariği zor ürünleri seçti, alışılmadık kanalları zorladı. Aldıklarını iade ederken çok daha fazla sayıda insanla iletişim kurma olanaklarını aradı. Alışveriş sitelerine yaptığı yorumları önemsedi. Gizliden gizliye bir ‘influencer’ olmanın kıvancını yaşadı. Bu yolla bazen gereksiz satınalmalarını rasyonelleştirdi. Fazladan alışverişine sosyal bir misyon yükledi. Ürüne eklentili sosyal sorumluluk kampanyalarına, hijyen koşullarına, lojistik koşullara çok daha fazla zaman ve kaynak ayırdı. Ürünler hakkındaki diğer kullanıcı yorumlarını okudu. Yavaş yavaş neyin nerede? daha ucuz, daha kaliteli satıldığı konusunda, hangi kargo firmasının en hızlı teslimatı yaptığı alanında ‘uzman’lık geliştirdi. Çevresine bu konularda tavsiyelerde bulunmaya bile başladı.

Karantina devam ettikçe artık ‘ellerini 20 saniye sabunladıktan sonra kullanıldığında kızarıklık yapmayan kolonya niye yok?’, ‘motorlu araç tanıtımlarında simülasyon niçin kullanılamıyor?’,  ‘tekstil ürünlerinde sanal deneme niye yapılamıyor?’ gibi sorular soran tüketici, firmaları zorlar , değişim talep eder hale geldi. Bundan sonraki aşamada ürünün hologramını veya kendi üzerinde hologramik denemesini isteyecek bir tüketicinin nerede duracağını kestirmek zor. Mevcut ürün ve hizmetlerin, sunum, üretim, tedarik, lojistik koşullarıyla başlayan maceranın ‘niye böyle bir ürün yok?’la bitmesi güçlü bir olasılık.

(T)üretici seviyesine gelmiş bir tüketiciye istenen hızda yanıt vermek için üretim sahasında yapılması gereken hazırlık da bir başka yazının konusu olmalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir