Bir Dış Mihrak Daha: ABD Doları

Merkez Bankası ekranında ABD Doları alış fiyatının 3,4524 satışın da 3,4586 göründüğü bu satırların yazıldığı sırada* fırtına dinmişti. Her şeye rağmen “gelişmekte olan” ülkeler arasında Dolar karşısında en fazla değer yitiren para Türk Lirası… Son atak karşısında yürütülen kampanyanın Doların ateşinin sönmesinde etkisi olabilir. Hazır toz bulutu dağılmışken serinkanlı değerlendirmeleri öne çıkarmak ve altını çizmek gerekiyor.

Yorumlar bir yana bırakılırsa, Türkiye ekonomisinin döviz cinsinden kaynak ihtiyacını iyi ölçen resmi ölçülerden birine başvuralım: Uluslararası Yatırım Pozisyonu.

Türkiye ekonomisinin döviz cinsinden yükümlülükleri ile döviz varlıkları arasında -389,6 Milyar Dolar fark var. Demek ki Türkiye ekonomisi kendi kaynakları ile karşılayamadığı yatırım ve tüketim harcamaları için 389,6 Milyar Dolar karşılığı kaynağa ihtiyaç duyuyor. Bu meblağı ABD Doları ile de ölçseniz; Çin Yuanıyla ya da Kuveyt Dinarıyla da ödeyecek olsanız kaynağımızdan fazla bir kullanım gerçekleştirmişiz. Termometre ile sıcaklığı Fahrenhayt veya Santigrat cinsinden ölçmeniz havanın mevcut durumunu değiştirmediği gibi aşırı hızla giden bir aracı polis durdurduğunda “Ben 160 km ile değil 99 Mil hızla gidiyordum!” diye savunma yapmak da yine gerçeği değiştirmeyecektir. Kimse kendisini kandırmasın.

Kötünün İyisi

2008 krizinden sonra Batı ekonomilerinin içine girip bir türlü çıkamadıkları likidite türbülansının Doları ve Avroyu her daim kullanışlı bir ölçü olmaktan çıkardığı zaten ifade ediliyordu. Ancak yerine hangi para biriminin ya da “arzı sağlam değerlere dayalı ekonomik ünitenin” konulacağı belirlenebilmiş değildi. Belirsizlik halen sürüyor. Uluslararası ekonomi otoritelerinin sağlam bir alternatif geliştiremedikleri herkesin malumudur.

euro-crisisMilli paralar Merkez Bankası kararlarına bağlı olduğu için tartışmasız ölçüler olamayacaktır. Öte yandan Dolar da dâhil pek çok milli para tek başına uluslararası ekonomi bakımından sağlam bir referans değeri taşımıyor. Avro, çok uluslu Merkez Bankası yönetimi yapısıyla bu belirsizlikte iyi bir alternatif olabilirdi. Ne ki Almanya, Avronun yönetimindeki sert tutumu nedeniyle üye ülkelerin sadece Avro bölgesinin değil AB’nin dahi dışına çıkmasına sebep olacak bir katılık sergiledi. Türkiye’nin AB çıpası ile ilişkileri de bozulunca ekonomimiz için “kötünün iyisi” bir evrensel mezura kullanma imkânı ortadan kalkmak üzere.

Uzun lafın kısası, uluslararası rezerv değeri arayışı sadece Türkiye’nin değil dünyanın sorunudur. Şu anda tartışma Doların mı Avronun mu yoksa diğer para birimlerinden birinin mi “kötünün iyisi” olduğudur.

Para Takası Uygulaması

Dış ticarette milli para kullanımı için 2012 yılında Çin ile bir para takası (SWAP) anlaşması yapılmıştı. Söz konusu anlaşma, 2015’te yenilenmişti. Son olarak Sayın Cumhurbaşkanının çağrısını müteakip 30 Kasım’da ilk para takası gerçekleştirilmiş oldu. Bu hem siyasi hem de ekonomik bakımdan kritik önemi haiz bir hamledir.

Türk Lirası 1989 yılından bu yana konvertibilite kazanmış bir milli paradır. Yani dünyanın her yanında ABD Dolarına dönüştürülebilmeyi taahhüt eden bir sistemin parçasıdır. Tabii ki bunun tersi de geçerlidir. Herhangi bir uluslararası aktör, ABD Doları karşılığında Türk Lirası alabilme hakkına sahiptir. Basitçe özetlemek gerekirse eğer ekonominizdeki kaynak açığını fonlamak için Yuan da toplasanız diğer uluslararası ödemeleriniz için o Yuanları ABD Dolarına çevirmek zorundasınızdır.

Şu anda geçilen sistemde ise sizin Dolar dışında ödeme yapacağınız ülke parasını bankanızdan temin ederken bankanız da Merkez Bankası’ndan temin etmek zorunda kaldığı için takasa konu olan karşı ülkenin milli parasını yerine koyana kadar geçen süre için faiz ödemek zorunda kalacaksınız. Mal takasında ise işlem sayısı daha da artacak; hangi malın değerinin nasıl ölçüleceği konusunda bankacılık sistemi öncesi trampa günlerine geri dönmek gerekecektir.

Rezerv para biriminin hangisi olması gerektiği veya uluslararası ticarette kullanılacak değer ölçüsüne ilişkin tartışmalara katkıda bulunmak istiyorum.

Bu konudaki önerim, rezerv para ve hesap ünitesi olarak herhangi bir mevcut para biriminin yeterliliğini yitirdiği gerçeğinden hareketle, uluslararası üretim ve ticaretin merkezinde yer alan çok daha fazla ekonominin, mesela G-20 ülkelerinin para değerlerinin belirli bir oranda dâhil edileceği “sanal bir hesap ünitesinde” anlaşılmasıdır. Elbette ki merkez bankalarının bu sanal hesap ünitesinin değer oluşturma algoritmasına dâhil olan herhangi bir döviz, milli para veya altın gibi değerle serbestçe oynayabilmesi koşuluyla…

Dolar’dan TL’ye Hızlı Geçiş Piyasayı Nasıl Etkiler?

Etkili bir kampanyayla ülkenin çeşitli kurum ve kuruluşları ile yurttaşları ellerindeki ABD Dolarlarını TL’ye çevirme hareketine katıldı. Psikolojik rahatlığın da sağlanmasıyla Doların ateşi bir miktar düşmüşken filmin negatifini görmeyi ihmal etmemek gerekir. Doların hızla yükselmesi enflasyon üzerinde gecikmeli bir etkide bulunacaktır. Enflasyonun zaten hareketleneceği bir dönemde Dolardan TL’ye dönülmesi ise piyasadaki harcama gücü üzerinden enflasyonu tekrar tetikleyebilir. Birinci hamleden sonra eldeki TL’lerin daha baskın biçimde altın ve borsa gibi yatırım araçlarına yönlendirilmesi kampanyanın ikinci ayağını oluşturabilir diye düşünüyorum.

* 09.12.2016 Günü Saat 15.30’da belirlenen gösterge niteliğindeki Merkez Bankası kurudur.