Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına damgasını vuran süreç, AKP’nin 1. Olağanüstü Genel Kurulu oldu. Hükümet’in Davutoğlu tarafından kurulacağı belli olduğuna göre, Ali Babacan ismi üzerindeki mutabakatın da hayata geçeceği varsayılabilir. Hafta başında piyasadan takdir toplayan bu tercihin, Hükümet Programı ile perçinlenmesini bekleyebiliriz.
Hükümet Programları etkinliğini yitirdi mi?
Türkiye ekonomisi görünüşte hiçbir zaman plansız-programsız kalmadı. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra (1963’den itibaren Devlet Planlama Teşkilatı) tarafından hazırlanan 5’er yıllık planlar devrede… Geriye gidip 1930’lardaki Sanayileşme Planı’ndan da söz edilebilir.
Konu ekonomi olduğunda son yılların gözdesi, Orta Vadeli Program (OVP). Üçer yıllık dönemler hâlinde hazırlanıp yıllık uygulama dönemlerine bölünerek uygulanıyor. Oldukça verimli bir planlama enstrümanı olarak makroekonomik hedefler konusundaki yol gösterici niteliği yüksek bulunuyor.
Bu defa Hükümet Programı çok daha önemli, zira piyasalar açısından siyasi irade olarak muhatap değişikliği söz konusu… Piyasaların yeni hükümetin iktisadi davranış döngüsünü çözmesi gerekiyor. Finansal hareketliliğin yüksek olduğu dönemlerde tepki biçimi ve süresi, ayrıca kurumlara tanınan özerklik marjı son derece kritiktir.
Davutoğlu’nun Ekonomi Takımı Kimlerden Oluşacak?
İş, sadece Babacan’la bitmiyor. Ekonomi takımı diyebileceğimiz, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı (Dış Ticaret’le ilgili), Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı gibi başat aktörler, politikaların icrası yönünden sonuca etki eden diğer unsurlar… Aynı şekilde Merkez Bankası, Rekabet Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu gibi pek çok özerk kurumun hareket tarzı, sonuçta ilgili bakanların yönetim üslubuna göre şekilleniyor.
Merkez Bankası ise büyük olasılıkla farklı bir isimle devam edecektir.
Köşkün ekonomi ekibi…
Cumhurbaşkanın büyük projelerin takibinde aktif rol almayı arzuladığı için Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’dan yararlanacağı tahmin ediliyor. Abdullah Gül döneminde görev alan eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, TMSF eski Başkanı Ahmet Ertürk gibi isimlerin yeni dönemde devamı ihtimal dışı gözüküyor.
Yeni dönemde AKP içindeki ekonomi alanında çalışan eski bürokratlardan, daha teknik kadrolardan oluşan bir kurmay grubundan yararlanılabilir.
Altyapı yatırımlarında ray değişebilir
62. Hükümet, önceki hükümetlere göre farklı bir kaynak-harcama dengesi içinde kuruldu. Dolayısıyla projeleri de bazı revizyonlara tâbi tutması gerekiyor. Öncelikle altyapı yatırımları konusundaki inşaat-emlak ağırlığının, tarım ve hizmetler sektörüne doğru odaklanması gerekiyor.
Son on yıldır, ulaştırma, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik gibi hizmet alanlarındaki gelişmelerin merkezinde inşaat harcamaları bulunuyor. Artık mevcut altyapının, girişimciliğin, yüksek katma değerli hizmet üretiminin ve tarım ürünlerinin kalite ve miktarının artışında kullanılması gerekiyor. Yeni hükümetin en önemli hedefi, ekonomide sınırlarına gelen emek ve sermaye verimliliğinin artması olmalı. Prestijli kamu altyapı yatırımlarının sona erip, özel kesimin üretim ve yatırımını kolaylaştıran, birey ve firmalara tasarruf alanı açan projelerin öne çıkması elzem.
Göstergelerdeki karmaşa düşündürücü
Hafta içi Merkez Bankası’nın faiz oranını sabit tutması piyasalara güven aşılamış olmalı. Buna karşın, özellikle inşaat sektöründe, konut alt sektöründe kayıplar göze çarpıyor. İmalat Sanayi’nde Kapasite Kullanım Oranı ve Reel Kesim Güven Endeksi’nde erozyon görülüyor. İthalattaki azalmanın seviyesi, içerideki üretim hacmini etkileyebilecek düzeyde.
Geleceğe ilişkin beklentileri etkileyen öncü göstergelerin Türkiye ekonomisi için önemli olduğu defalarca test edildi. TL’nin aşırı değerlenmesi, döviz kurunun yukarı yönlü hareketinde tetikleyici oldu. Kurun bir parça ilerlemesi, genel ekonomik denge bakımından yararlı bir gelişme. ABD Merkez Bankası FED’in Ekim ayında yapması beklenen faiz hamlesine kadar kurdaki boşluğun alınmış olması gerekiyor.