2017’de Ekonomi Gündeminde Neler Olacak?

Henüz rakamlar yayımlanmadı ama 2016’nın son iki çeyreği ekonomide resesyon sınırına yaklaşan bir performans sergiledi. Resesyon ya da durgunluğun resmî tanımı, bir ülke ekonomisinin iki çeyrek üst üste negatif büyüme göstergesine sahip olmasıdır.

2016 yılına başlarken bir önceki yılın bakiyesi olarak gelen iki seçimin ve Rusya ile yaşanan problemin etkileri varlığını hissettiriyordu. En büyük sorun elbette ki darbe girişiminin tetiklediği belirsizlikler oldu. Daha ölçülebilir ve tartışmasız iki sorun kümesine, döviz kurundaki sıçrama ile AB ile tam üyelik müzakerelerinin askıya alınması da dâhil edilmelidir.

Peki, 2017’de bizi neler bekliyor?

2017 yılındaki olası ekonomik şartlar arasında kurun enflasyon üzerinde yaratacağı baskıyı ilk sıraya yazmak gerekir. Geride kalan on yıllık dönemde AB ile tam üyelik müzakereleri başladıktan sonra artan bir ivmeyle devam eden sermaye girişinin aynı boyutlarda artmayacağını önemli bir üst başlık olarak not edelim. 2017 yılının büyüme rakamları 2016’nın düşük bazı nedeniyle beklenenden daha iyi bir düzeyde oluşacaktır. Kurun ithalatı kısıtlayıcı etkisini de dış açığı azaltan, ödemeler dengesini bir nebze de olsa rahatlatan unsurlara eklemeliyiz.

2017’de Türk tahvillerinde risk priminin bugünkü seviyenin üzerine çıkmayacağı düşünülebilir. Fiyatlarda kur nedeniyle oluşan baskının tüketiciye yansıtılması kolay değil. Yine de maliyet enflasyonu önümüzdeki yıl için gündemde hep bir adım önde olacaktır.

Faiz haddinin en azından enflasyonla birlikte mevcut seviyesini koruması veya mevcudun bir miktar daha üzerini zorlaması mümkündür. Özel sektörün döviz cinsinden yapacağı borç geri ödemeleri dövize olan talebin devam edeceğine; kurun seviyesinde geriye doğru bir gelişme görmenin ise pek de mümkün olmadığına işaret ediyor.

Tüketicinin ve yatırımcının belirsizlikleri aşma beklentisi, ekonomi üzerindeki istihdam yükünü artıracaktır. İşsizliği önlemede kamu kesiminin öncü rol oynaması kaçınılmaz görünüyor. Özellikle FETÖ ve diğer yasa dışı örgütlere yönelik operasyonlar nedeniyle boşalan kadroların -mümkünse- yeni istihdamlarla doldurulması beklenebilir.

2017’nin bütçe dengesinde süregelen temkinli politikanın devam edeceği anlaşılıyor. Yatırım harcamalarında toplam talebi telafi edecek harcamalar ve yukarıda bahsedilen işsizliği telafi edici yeni atamalar ile kadro tahsisleri, vergi gelirlerindeki artışla karşılanmaya devam edeceğe benziyor.

Firmaların birçoğu 2017 bütçelerini hazırlarken 2016 rakamlarının çok üzerine çıkmamaya çalıştılar. Genel atmosferin farkında olan ekonomi yönetiminin 2017’deki ana meselesinin, “özel kesim talebini uyarmanın yollarını bulmak” olacağını söylemek yanlış olmaz. Bu meseleyle uğraşılırken enflasyon, faiz ve döviz kurunu yoldaki dikenler olarak görmemiz mümkündür.

Yukarıdaki bütün varsayımlara etkide bulunabilecek iki ekonomi dışı faktör bulunuyor.

  1. Türkiye, bölücü terör ile mücadele kapsamında tıpkı Suriye’de yaptığı gibi Kuzey Irak’a yönelik bir askerî operasyon da yapacak mı?
  2. Anayasa değişikliği referandumu ne zaman olacak?

Bu iki faktörün muhtemel etkilerine sonraki yazılarımızda değinelim.