2014’ün ikinci yarısı…

2014’ün ilk üç ayı ile ilgili büyüme oranı, onca çalkantıya rağmen başarı sayılabilirdi. Fakat hafta içi açıklanan Sanayi Üretim Endeksi ile Dış Ticaret Endeksleri yeni bir değerlendirmeyi zorunlu kılıyor. Enflasyondaki olumsuzluk yeterince tartışıldı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış Sanayi Üretim Endeksi Mayıs ayı rakamlarına bakılırsa, koşullar %1 oranında kayıp getirdi. Büyüme için önemli bir gösterge olarak İmalat Sanayi Üretiminde de %1’lik düşüş görünüyor.

Yatırımlarda azalma…

Sanayi üretimi içerisinde en büyük kayıp %5,7 ile sermaye malları imalatında. Otomotiv sektöründe de benzer gelişmeyi izliyoruz.

İhracat ve ithalat döviz etkisinden sıyrılıyor mu?

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış İhracat Miktar Endeksi’nde Mayıs ayında %0,1 (binde bir) oranında artış oldukça yetersiz. 2014 için en iyi haber ödemeler dengesindeki problemlerin geçici bir süre de olsa rafa kalkmasıydı. Yine Mayıs ayının arındırılmış verileri, İthalat Miktar Endeksinin %2,6 arttığını gösteriyor. Kurun sıçramasından sağlanan dış ticaret avantajı yılın ikinci yarısında yavaş yavaş erozyona uğramış olacak.

Üretim artışının önündeki engeller…

2013 sonundaki belirsizlik, özel sektörü döviz borçlanmasına karşı tedirgin etti. Sürekli not edilen bir risk olan özel sektörün döviz cinsinden borçlandığı miktarlar azaldı. Dövizin yardımıyla ithalat da seviye kaybetti. Döviz ihtiyacı azalmış oldu. Ama bu arada olan yatırımlara oldu. Milli gelirde büyüme kaydedilen ilk çeyrekte bile, kamu yatırımları olmasa, altyapının gelişmesine yapılan katkıların giderek azaldığı anlaşılıyor.

Dış piyasadan yapılan döviz borçlanması tercih edilmekten çıkınca, içeride yüksek faiz şartlarına tabi krediler tek yön haline geldi. Enflasyonla mücadeleyle yükümlü Merkez Bankası da, başaramasa bile, faiz haddi ve kredi büyümesi konusunda ihtiyatlı bir tutum almaya çalıştı. Özetle, özel sektör yatırım için başvurabileceği kaynaklardan ikisinden yeterince yararlanamadı.

Geriye şirketler için öz sermaye ve tüketici tasarrufları kalıyor. Bu alanlardaki yetersizlikler hükümetin de malumu. Yatırım harcamalarındaki kayıpların giderilmesinde yine sıcak para ve yabancı doğrudan yatırıma bağımlı bir piyasa görünümü öngörülüyor. Uluslararası sermaye akımlarının gidişatını takip etmek bu bakımdan önemli.

FED’in açıklaması Ekim ayını işaret ediyor…

Amerikan Merkez Bankası (FED)’in tahvil alımlarını azaltmaya yönelik takvimi netleşiyor. 2014’ün son çeyreğine yansıyacak para hareketlerine karşı nasıl bir yol izleyeceği şimdiden tartışılmalı. BRICS ülkelerinin kurmayı kararlaştırdığı 100 Milyar Dolar’lık fon dikkat çekici. Bir çok gelişen ekonomi, kendi sorunlarını biraraya gelerek çözme yönümde adımlar atabilir. Türkiye ekonomisinin, birlikte anıldığı Kırılgan Beşli yerine BRICS+T grubu eşleşmesini tercih etmesi gerekiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir